ŞÜPHEYİ TEMİZLEYEN ZAFER

23
Haziran İstanbul seçimleriyle birlikte İstanbul’da resmen yeni bir dönemin
başlayacağı şüphe gerektirmeyecek bir biçimde tescillenmiş oldu. Millet
İttifakı(CHP-İYİ Parti) adayı Ekrem İmamoğlu bu kez net bir sonuçla belediye
başkanlığını hak eden taraf oldu. Bu sürecin haklı bir süreç olduğunu belirtmiştim.
Çünkü 31 Mart’a gölge düşüren birtakım usulsüzlükler İmamoğlu’nun başkanlığını
tartışmalı kılmış, azınlık veya çoğunluk fark etmez, bazı kesimlerin rahatsız
olmasına sebebiyet veren bir noktaya götürmüştü olayı. Dolayısıyla yapılacak
iki türlü şey vardı; ya bütün ilçelerdeki oylar yeniden sayılacak, ya da seçim
tekrar edilecekti, ikincisi oldu. Böylelikle vatandaşın hiçbir kesiminde şüphe
uyandırmayan, sonuçtan memnun olmayan kesimleri bile rahatlatacak ve bütün
gölgeleri kaldıracak net bir sonuç ortaya çıktı. Sayın Ekrem İmamoğlu’nu tebrik
ediyor, başkanlığının İstanbul’a hayırlı olmasını diliyorum. Nasıl her veda
yeni bir başlangıç ise, her seçimin sonu da yeni bir dönemin başlangıcıdır. Ve
başlangıçlar nasıl bir dönemin kendilerini beklediği konusunda insanlara fikir
verir. Açık konuşacağım 23 Haziran’daki seçim sürecindeki tavrıyla İmamoğlu’nu
en çok eleştirenlerden biriydim. Fakat sokaktaki destek gittiği bütün ilçelerde
hep aynı, yani çığ gibiydi. Peki çoğunluk destek verirken ben niye eleştirdim?
Çünkü bana göre veri kopyalama işleminin gelir gelmez yapılması yanlıştı. Ve
mağdur edildiğini anlatmak için basit argümanlar kullandığını düşünmekteydim.
Ayrıca Ordu’daki vali olayında hakaret ifadelerini söyleyip söylememiş
olmasından ziyade bu ve benzeri olayların lafının geçmesinin bile 16 milyonu
yönetecek bir başkana yakışmayan tavırlar olduğu kanısındaydım. Ancak bununla
birlikte Yunan gazetelerinde yer alan Pontuslu Rum, Sisi gibi İmamoğlu ile
uzaktan yakından ilgisi alakası olmayan yakıştırmaların yapılması, karşı
tarafın onu kötülemesini de tehlikeli buldum ve karşı çıktım. Nitekim
İstanbullu vatandaşın çoğunluğu da bu süreçte yaşananlara sessiz kalmamış demek
ki. Umarım Ekrem İmamoğlu kucaklayıcı bir başkan olur ve teşekkür konuşmasında
ifade ettiği gibi 16 milyona hizmet eder. Bu konuşmada özellikle vurgulamış
olduğu bir kelimeye dikkatinizi çekmek istiyorum “İstanbul ittifakı”. Bu kelimeyi
kullanmış olması önemli zira vatandaş, gelecek beş yılda bu ittifakın ruhuna
aykırı hareket edip etmeyeceğini görmüş olacak.
Tepki oldukça fazla
Seçim
sonuçlarının biraz detayına inecek olursak, 24 Haziran’la birlikte partilerin
değil ittifakların yarıştığı daha doğrusu öne çıktığı bir ortamda, tek başına
CHP-İYİ Parti oylarıyla bir başarı elde edilmediği bence aşikâr. Bununla birlikte
HDP’ye destek veren vermeyen Kürt seçmenin desteği, biraz da AK Parti ve MHP
tabanından kendi partilerine gösterilen tepki nitelikli oyların bir araya
gelmesi sonucu bir Ekrem İmamoğlu başkanlığının sandıktan çıktığını
söyleyebiliriz. Bakınız Üsküdar, Fatih, Bahçelievler, Beyoğlu, Bayrampaşa, Zeytinburnu,
Tuzla, Şile, Çekmeköy gibi AK Parti’nin kalesi olan ilçelerde bile sandıktan
Ekrem İmamoğlu çıkmış. Üstelik 31 Mart ilçe seçimlerinde bu ilçelerdeki seçmen
AK Parti’ye oy vermiş. Ve de AK Parti kazandığı yerlerde 31 Mart’a kıyasla oy
kaybetmesine rağmen birinci çıkmış. Ayrıca CHP’nin kalesi denilebilecek
Kadıköy, Beşiktaş, Sarıyer, Çatalca, Avcılar gibi yerlerde de CHP oyları artış
göstermiş. AK Parti’den alınan yerlerde de farkın açılması söz konusu. Sayılarla
daha da bunu detaylandıracağım fakat bir önceki cümleden anlaşılacağı üzere
tepkinin oldukça fazla olduğu görülüyor. Bu da belediyecilik, anlayış, zihniyet
gibi pek çok unsurda AK Partili seçmenle yönetim arasında ciddi bir zedelenmenin
olduğunun kanıtı. Fakat yönetim Ankara ve İstanbul’da CHP’ye geçmiş olsa da
yönetimi denetleme yetkisi de ilçe ve meclis çoğunluğuyla AK Parti’nin elinde.
Şimdi iki taraf da bir sınav verecek. Bir taraf yönetimi elinde tutma, diğer
taraf da denetimi iyi yaparak yönetimi geri alma sınavı. Bakalım iki taraf da
başarılı olacak mı ya da başka bir soru kim başarılı olacak?
Seçimin kaybedeni ve
sayıları
Ekrem
İmamoğlu “Bu seçimin kaybedeni yoktur, sadece bir avuç insan kaybetmiştir”
diyor ama seçimin kaybedeni var. Lakin o kaybedenler arasında bence Binali
Yıldırım yok. “Ne diyorsun sen, olur mu öyle şey” diyebilirsiniz bana ama
hakikaten öyle. Görünür sonuçlar öyle gösteriyor olsa da seçimin asıl kaybedeni
Yıldırım’ın partisi AK Parti. Teşkilât başta zaten hata yapmıştı söylemleriyle.
Bunun yanı sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Genel Başkanvekili Numan
Kurtulmuş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu gibi yönetimde söz sahibi kişiler
tarafından son derece tehlikeli ve sert sözler sarf edilmekteydi. Binali Yıldırım
ise kendi kampanyasını yürütürken oldukça sakin ve itidalli idi. Dolayısıyla
hali hazırda partisinden İzmir Milletvekili olan Yıldırım önümüzdeki dönemde partisinde
veya AK Parti iktidarı devam ettiği sürece bir hizmet adamı olarak devlette
önemli görevler yine üstlenecektir. O yüzden kaybetmedi dedim. Varsın şimdi sallantıda
olan Ankara, İstanbul, İzmir gibi görevini yerine getirmeyen teşkilâtlarla
parti yönetimi ve bakanlar düşünsün. Biz de sayılarla tespitlerimizi kanıtlamak
suretiyle sözlerimizi bitirelim. Resmi rakamlara göre 10 milyon seçmen kayıtlı.
8 milyon 800 bin küsürü sandığa gitmiş, 8 milyon 600 bin küsür de geçerli oy
var. 200 bin geçersiz oyla birlikte muhtarlık için memleketlerine giden 300 bin
kayıt dışı seçmeni eklersek şayet bu ne demektir biliyor musunuz; yaklaşık 1
milyon 500 bin kişi sandığa gitmemiş. Bu verdiğim sayının tamamına yakının AK
Parti seçmeni olduğuna her türlü iddiasına girerim. Ders alacak olan dersini
alsın, hizmet edecek olan da hizmetini etmeye gayret etsin. Biz yorulduk seçimlerden
siyasiler yorulmadı. Dört yıl boyunca seçim görmemek dileğiyle.
Muhammet
YILMAZ