ELEŞTİRİ
KÜLTÜRÜ

Hepimiz çok iyi
biliyoruz ki biz köklü bir milletiz. Ve köklü her millet de olduğu gibi bizim
de kendimize ait bir kültürümüz var. Gelenek, görenek, adet vb. birçok değerin
yan yana gelmek suretiyle oluşturduğu gibi. Kültür bu yönüyle çok genel ve
geniş kapsamlı kavram. Ancak genelde bir kültür olduğu kadar ayrıca bizi biz
yapan değerler, unsurlar vs. hepsinin de ayrı bir kültürü var. İşte onlardan
biri de; bana kalırsa bugün son derece yanlış anlaşılan ve yanlış yorumlanan
eleştiri kültürü. Birçok toplumda eleştiri deyince aklımıza hep kötü düşünceler
hakim oluyor. Sanki öyle kötü şeyler söylenecek, öyle ağır bir şekilde tabiri
caizse yerin dibine girecek ve utanacağız ki bizi bitirecek, mahvedecekmiş gibi
geliyor. Olabilir olmaz diye bir şey söyleyemem, fakat eleştiri her zaman kötü
yönde ya da yıkıcı bir faaliyetmiş gibi algılanmamalı. Yapıcı ve olumlu
eleştiriler de bu hayatta karşılaşabileceğimiz durumlar arasında. Demek
istediğim şu; bu işin sonunda rezil olmak da var vezir olmak da, ya da olduğun
yerde saymak da. Her türlüsüyle karşı karşıya kalabilmek mümkün. Burada asıl
önemli olan, eleştiri karşısında yeri gelince mütevazı duruşu koruyabilmek,
yine yeri gelince de soğukkanlı olabilmek, yani eleştirinin her türlüsünü
hazmedebilmek. Doğru bir şekilde yapıldığı ve doğru bir şekilde algılandığı
zaman demek ki eleştiriyi kültürüne uygun yapabiliyoruz demektir. Bizde pek çok
konuda bir hazımsızlık problemi, ne yazık ki pek çok kesimde mevcut. Meselâ biz
kendi kendimizin eleştirmeni olamıyoruz, özeleştiri diye bir şey bizim
literatürümüzde çok sınırlı sayıda denilebilecek insanlarda var. Ya da başka
birisi yahut birilerinin bizi eleştirmesini istemiyoruz. Ancak onu da az çok
anlayabiliyorum biz, Türk insanı ve Türk milleti olarak duygularımızı çok
uçlarda yaşayan bir topluluğuz. Dolayısıyla eleştiri deyince aklımıza da çoğu
zaman kötü bir şey olacakmış, ya da kötü söylemlere maruz kalacakmışız gibi
geliyor. Ancak bu noktaya nasıl biz kendimizi getirdiysek, bu garabeti aşmak ve
kendimize uygun bir eleştiri kültürü oluşturmanın yine bizim elimizde olduğunu
unutmamalıyız.
Medeniyeti
oluşturan bir parça
Eleştiri
kültürü benim düşünceme göre medeniyeti oluşturan parçalardan biri. Çünkü aynı
ortamda farklılıkları medenice tartışabilmek, farklı yapı, farklı görüşlerin
bir arada bulunmasını sağlamak için eleştiri kültürü çerçevesinde yaşamayı
bilmemiz gerek. Farklılıklarımıza saygı duyacağız. Unutmayalım ki bizi biz
yapan değerler arasında saygının çok büyük yeri var. Demek istediğim şu; mümkün
olduğunca kırmadan, dökmeden, yıkmadan eleştirmek, yapıcı ilişkiler kurabilmek,
böyle olgular etrafında bir eleştiri kültürü oluşturmamız lâzım. Bugün bizde bu
kültür hemen hemen pek çok alanda yok. Bugün iki insan karşılıklı konuşurken
bir yerden sonra hemen anlaşmazlığa düşüp biri diğerine küsebiliyor. Farklı
fikirleri aynı ortamda dillendiremiyor, ya da sevdiğimiz birine toz
konduramıyoruz.
Saygı duyarak
yaşamak
Peki hiçbir
zaman mı eleştiriye tepki göstermeyeceğiz? Göstereceğiz tabii ki de. Örneğin
haksız bir eleştiri karşısında insan susmayacak. Sadece fikirlere saygı duymak,
katılmasak bile. Voltaire’in meşhur sözünü hatırlayalım “Düşüncelerine
katılmıyorum ama senin düşüncelerin savunma hakkını sonuna kadar
destekleyeceğim”. Kimse kimseyle aynı düşünmek zorunda değil, herkes ne
düşünmesi gerektiği konusunda özgürdür. Önemli olan karşılıklı saygıyı
birbirimize gösterebilmek. Ama isteyen insan kimi fikirlere saygı da
duymayabilir. Tercih meselesi ona bir şey diyemem. Lakin naçizane tavsiyem
kimse farklı fikirlerin savunulması anlayışına gölge etmesin. Ya da birbirimizi
eleştirirken yıkmadan yapalım bunu. İşte o zaman kendimize ait bir eleştiri
kültürünü oluşturmuş oluruz. İşte o zaman zihniyet bağlamında da muhasır
medeniyetler seviyesine ulaşmak yolunda mesafe kat etmiş oluruz. Yok bu kültürü
oluşturamazsak giderek yalnızlaşan bireyler ya da keskin çizgilerle ayrılmış
kitleler şeklinde, kuru kalabalıklardan öteye gidemeyiz.
Muhammet YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder