26 Haziran 2019 Çarşamba

Politik Eksen: Değişen Anlayış Karşısında


DEĞİŞEN ANLAYIŞ KARŞISINDA

31 Mart ve arkasından gelen 23 Haziran seçimleri bize gösterdi ki Türkiye’de siyaset anlayışı değişmeli, yenilenmeli. Bu mesaj görünürde iktidar partisine verildi gibi görünüyor fakat özünde Türkiye’deki siyaset anlayışını şekillendiren bütün partilere ve bütün siyasi unsurlara verildi. Atalarımız ne güzel söylemiş kızım sana söylüyorum gelinim sen anla diye, işte tam da o hesap. Ekrem İmamoğlu yeni bir yüz olarak siyasete yeni bir bakış açısı getirilmesinde ön ayak oldu. Bugün iktidar partisine verilen ders niteliğindeki mesajın yarın muhalefet partilerine de verilmeyeceği ne malum. Yani değişen anlayış karşısında AK Parti ve MHP dışında da kalan bütün partilerce yapılması gereken, bu değişime direnmek değil ayak uydurmak. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, 31 Mart sonrası özel bir TV kanalına verdiği bir röportajda aynen şöyle demişti “Sandık karnedir, seçmenin yazdığı mektuptur. Satır satır okunması lâzım”. Bakın bu sözün altını kalın çizgilerle çizmek istiyorum. Hakikaten önemli bir söz. CHP bana kalırsa yıllar sonra ilk kez seçmenle kavga etmek yerine barışmayı seçen bir stratejiyle sahadaydı, bunun meyvesini aldı. Başka faktörlerin de elbette etkisi var da yazının konusu tam olarak bu değil. CHP süreç içerisinde değişen beklentilere ayak uydurmuş, ya da uyduruyormuş gibi görünüyor. Yani siyasette artık yeni argümanların kullanılması gerektiği kendini iyiden iyiye gösteriyor. En azından genç veya sağ muhafazakâr seçmenin böyle bir düşüncesi var gibi geliyor bana. 16 Nisan referandumu bu yoldaki ilk kıvılcımların görüldüğü durak, 24 Haziran da bu beklentilerin artmaya başladığını gösteren virajdı. Bu iki kritik durakta AK Parti’ye oy veren seçmen, şans vermek suretiyle beklediğini bulamayınca 31 Mart ve 23 Haziran’da o şansı da vermemek suretiyle daha ciddi bir ders vermek istedi. Dolayısıyla bir dip dalga durumu söz konusu. KONDA Araştırma Şirketi sahibi Bekir Ağırdır T24’e yapmış olduğu açıklamada diyor ki “AK Parti’de mekanizma felç oldu. Yeni fikirlerden beslenemiyorlar, sokaktan da beslenemiyorlar. Paranoyalara teslim olmuş bir mekanizma var karşımızda”. Ağırdır’ın diğer sözleri de önemli ama en önemli nokta bu. Değişen dinamiklere artık direnmemesi lâzım iktidar partisinin. Türkiye’de genç nüfusun büyükşehirlerde yoğunlaşması ve oy potansiyelinin artması, özgürlük ve adalet beklentisinin zirve yapması, milletin kutuplaştıran, ithamcı, nefrete dönüştüren ve toplumu oluşturan kesimleri birbirinden keskin çizgilerle ayıran siyaset yerine demokrasi, toplumsal uzlaşı, barış ve karşılıklı saygıyı esas alan üretici siyaset talebi herhalde artık dikkate alınır diye düşünüyorum.

Muhasebe zamanı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünkü TBMM grup toplantısında kendi muhasebelerini yapacaklarını, millete küsmenin ve darılmanın kendilerine yakışmayacağını, kendi hedefleri doğrultusunda ilerlemeye devam edeceklerini söyledi. Şapkayı önüne koyup düşünmeli ve iyi muhasebe yapmalı. Sadece AK Parti değil, MHP de Cumhur İttifakı’nın ortağı olarak buna dahil. 31 Mart ve 23 Haziran’da “Acaba benim tabanım AK Parti adayına destek verdi mi?” diye bir düşünmesi gerek. Çünkü vermemiş olması yüksek ihtimâl. Dolayısıyla değişen anlayışa MHP kanadında da bir direniş söz konusu. Yalnız dikkat çekmek istediğim nokta sadece bu da değil. Bu seçimin muhasebesi önceki muhasebelerden farklı, çok geniş kapsamlı ve detay odaklı yapılmalı. Örnek verelim; 31 Mart sonrası “kızgın demiri soğutmak, Türkiye ittifakı” gibi formüller dillendirilmiş, fakat bu sözler bir sürece dönüşmeden havada kalmıştı. Bir halktan kopma, halkın beklentilerinden uzaklaşma durumu söz konusu Cumhur İttifakı’nı oluşturan iktidar partisi ve MHP’de. Gazeteci Kemal Öztürk Twitter’dan güzel özetlemiş durumu “Her kriz içinde fırsatları barındırır. Bu camia siyasette, bürokraside, medyada, akademide, sivil toplumda kendini yenileme, arınma, toparlanma fırsatı yakaladı şimdi. Cesurca gereğini yaparsa tekrar milletin gönlüne girer. Bunun ilk işaretini bugün AK Parti MKYK da göreceğiz”. Bakalım dediği gibi olacak mı?

Halkla ilişkilerin önemi

Siyasette PR yapmak çok önemli bir mesele. PR’ın açılımı Public Relations, yani Halkla İlişkiler demek. Bir nevi popülâriteyi artırma faaliyeti de diyebilirsiniz. Siyaset doğrudan doğruya bir halk işidir, asla ve kat’a bağımsız düşünülemez. Halkla ilişkiler faaliyetini doğru yürütmenin malzemesi de algıdır. Algıyı doğru yönlendirmek gerekir. İşte CHP ve İYİ Parti’nin oluşturduğu Millet İttifakı’nın başarısı buradan geliyor. Halkın beklentisine yakın bir algı oluşturup doğru yönettiler. Tabii bu grup içinde başarının vitrin yüzü Ekrem İmamoğlu’nu söylemezsek olmaz. Sosyal medyayı çok iyi ve doğru şekilde kullandı. Bu sayede karşı tarafın yapmış olduğu hatalarla PR sağladı. Bakınız birkaç ay öncesine kadar çok sınırlı bir kitlenin konuştuğu bir başkanı artık Türkiye konuşuyor. Ben bu yolun nerelere uzanabileceğini, hakeza yolculuğun nasıl şekilleneceğini görür gibiyim. Ama göreceğiz henüz bir öngörüde bulunmak için erken. Tekrar vurgulamak istiyorum iyi anlaşılması adına; yazının başında belirttiğim gibi verilmek istenen mesaj görünürde AK Parti’ye, özünde MHP, CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ayırmaksızın bütün partilere verildi. Uzun lafın kısası bu süreçte ayağını kaydıran kaybeder.

Muhammet YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder