18 Haziran 2019 Salı

Politik Eksen: Tarihi Zirveden Notlar


TARİHİ ZİRVEDEN NOTLAR

Dün uzun zaman sonra bir ilk gerçekleşti. Tarihi bir zirvede İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yönetmeye talip iki aday Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu, hemen hemen bütün ulusal televizyonların canlı yayınladığı ortak bir canlı yayında bir araya gelerek kozlarını paylaştı. Aslında bu ifade ne kadar doğru şüpheliyim, çünkü format tam da kozları paylaşmaya dönük müydü bilemiyorum. Ancak daha iyi bir ifade etme biçimi bulamadığım için şimdilik bununla idare ediniz. Tabii herkes beklentiyi çok yüksek tutmaktaydı ben dahil. Bu yayının dengeleri değiştirecek bir yayın olacağı herkes tarafından dillendirilmekteydi. Ancak sosyal medyadaki tepkilere ve sabah çıkan haberlere bakılırsa bu yayının hiçbir çevrede beklentileri karşılamadığı anlaşılıyor. Bana kalırsa çok şaşırmamakla birlikte hiç kimse gönlünden geçen ismin kaybetmediğini düşünüyor ya da düşünmek istiyor. Bu sektörümüz için de geçerli. Hükümete yakın medya ve gazeteciler Yıldırım’ın, muhalif medya ve gazeteciler de İmamoğlu’nun kazandığını yazıyor. Bu tartışma bitmez bir kere bunu en baştan ifade etmem lazım. Şöyle bir incelediğim zaman sosyal medyada bir iki yorum haricinde hiçbir yorumun bir ölçü olmayacağını ve objektif bir değerlendirme niteliği taşımadığını düşünüyorum. O değerlendirmelerden birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum. Prensip gereği genelde akademisyen ve gazeteci isimlerini kullanmam. Ancak istisnai durumlar olabiliyor bazen. Bu yayın önerisini ilk teklif eden isim, Didem Arslan Yılmaz formatı politikacıların belirlediğini, bunun yanlış olduğunu ifade etti. Bana kalırsa bu tip yayınlarda formatın hakimi politikacı konuklardır. Dediği doğru esasında ama bizim ülkemizdeki ortam buna müsait değil. Ve bu yayını üstlenmesi için önerilen ilk isim Uğur Dündar da yayının beklentileri karşılamadığını, özellikle de 3’er dakikalık konuşma sürelerinin kısa olduğunu söyledi. Dündar’ın bu kısım eleştirisine ben de katılıyorum. Ve çok saygı duyduğum deneyimli akademisyen Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ise, adayların gergin ve normal performanslarının altında kaldığı şeklinde değerlendirmede bulunuyor. Bu da yine katıldığım eleştirilerden biri.

Beklentilerin altında


Başka birçok gazeteci, yayının çok yüksek olan beklentilerinin altında kaldığını, yayını yöneten İsmail Küçükkaya’nın adayları sıkıştıracak, çok kıymetli bir gazeteci hocamın deyimiyle çapraz soru soramadığını ileri sürmekte. Benim düşünceme göre uzun süre böyle bir kültürden uzak kalmış bir millet olarak bundan iyisi Şam’da kayısı demek daha doğru olur. İsmail Küçükkaya’nın amacı her şeyden önce medeni bir ortamda karşılıklı saygı çerçevesinde tartışılmasını sağlamaktı. Ve bunu başardı. Tabii karşılıklı konuşma sağlanabilirdi, adaylara daha fazla konuşma hakkı tanınabilirdi vs… Yine de bu tip şeyler için Küçükkaya’yı suçlamak yanlış olur. Ve dedim ya uzun zamandır bu kültürden uzağız, nereden baksanız bir 10 yıl var. Herkes 17 yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Deniz Baykal arasında, Uğur Dündar’ın yönettiği yayını baz alıyor lakin o bir liderler zirvesi idi. Daha alt düzeyde adaylar arası kaliteli bir tartışma, son olarak 2010 yılında gerçekleştirildi. 12 Eylül Referandum sürecinde “Neden Evet Neden Hayır”ı anlatmak için, Show TV’de Ali Kırca’nın yönettiği Siyaset Meydanı’nda karşı karşıya gelen dönemin AK Parti İstanbul Milletvekili anayasa hukukçusu Prof. Dr. Burhan Kuzu ile dönemin CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum’un programı oldukça hararetli geçmiş fakat sonunda, yine bu program sonunda olduğu gibi aile fotoğrafı ve sıcak görüntülerle son bulmuştu. Yani format bugünkü şartlar altında yapılabilecek en olası format gibi. Aşama aşama geliştirip devam ettirerek zaman içinde beklentileri karşılayacak düzeye gelecektir.

Adayların performansları

Gelelim adayların performanslarına. Genel olarak öne çıkan, net bir zafer elde eden bir aday yok bana göre. Zaman zaman iki aday arası tansiyon yükselir gibi oldu fakat o da olağandışı bir durum değil. Ekrem İmamoğlu bana daha agresif ve gerginliği daha fazla olan taraf gibi geldi. Algılar üzerinden rakibinin üzerine gitmeye çalıştı. Bazı soruların yanıtsız kalması da cabası. Buna karşın Binali Yıldırım da gergindi. Öyle ki zaman zaman müdahalelerde bulunması bunun katıksız bir kanıtı. Ekrem Bey’in rakibini polemiğe çeken buradan kendine PR sağlamaya çalışan tavrına karşın Binali Bey çok tahrik olmadı, güzel yanıtlarla da karşılık verdi. Yıldırım’ın yalan üzerinden ithamlarına karşılık İmamoğlu’nun kelimelerini son derece seçerek kullandığını ve ustaca manevralar yaptığını da ifade etmezsek olmaz. Bazen polemik çok alakasız ve saçma noktalara da taşındı. Vaatler konusunda da iki tarafın vaatleri güzel, fakat Ekrem İmamoğlu o kadar hızlı konuştu ki söylediklerinin pek çok tarafını anlayamadım. Bir de evet yapacağı şeyler var, fakat bunları nasıl yapacak bunu söylemeyi unuttu. Binali Yıldırım tane tane yapacaklarını söyledi, bir de bunları nasıl yapacağını da anlattı. Neticede tablo çok değişmedi gibi görünüyor. Bundan sonra değişir mi bilemem ancak bir tek gerçek var; o da şu ki artık söz de karar da İstanbul halkının.

Muhammet YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder