Politik Eksen: Tarihi Zirveden Notlar
TARİHİ ZİRVEDEN NOTLAR
Dün
uzun zaman sonra bir ilk gerçekleşti. Tarihi bir zirvede İstanbul Büyükşehir
Belediyesi’ni yönetmeye talip iki aday Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu, hemen
hemen bütün ulusal televizyonların canlı yayınladığı ortak bir canlı yayında
bir araya gelerek kozlarını paylaştı. Aslında bu ifade ne kadar doğru şüpheliyim,
çünkü format tam da kozları paylaşmaya dönük müydü bilemiyorum. Ancak daha iyi
bir ifade etme biçimi bulamadığım için şimdilik bununla idare ediniz. Tabii
herkes beklentiyi çok yüksek tutmaktaydı ben dahil. Bu yayının dengeleri
değiştirecek bir yayın olacağı herkes tarafından dillendirilmekteydi. Ancak
sosyal medyadaki tepkilere ve sabah çıkan haberlere bakılırsa bu yayının hiçbir
çevrede beklentileri karşılamadığı anlaşılıyor. Bana kalırsa çok şaşırmamakla
birlikte hiç kimse gönlünden geçen ismin kaybetmediğini düşünüyor ya da
düşünmek istiyor. Bu sektörümüz için de geçerli. Hükümete yakın medya ve
gazeteciler Yıldırım’ın, muhalif medya ve gazeteciler de İmamoğlu’nun
kazandığını yazıyor. Bu tartışma bitmez bir kere bunu en baştan ifade etmem
lazım. Şöyle bir incelediğim zaman sosyal medyada bir iki yorum haricinde
hiçbir yorumun bir ölçü olmayacağını ve objektif bir değerlendirme niteliği
taşımadığını düşünüyorum. O değerlendirmelerden birkaçını sizlerle paylaşmak
istiyorum. Prensip gereği genelde akademisyen ve gazeteci isimlerini kullanmam.
Ancak istisnai durumlar olabiliyor bazen. Bu yayın önerisini ilk teklif eden
isim, Didem Arslan Yılmaz formatı politikacıların belirlediğini, bunun yanlış
olduğunu ifade etti. Bana kalırsa bu tip yayınlarda formatın hakimi politikacı
konuklardır. Dediği doğru esasında ama bizim ülkemizdeki ortam buna müsait
değil. Ve bu yayını üstlenmesi için önerilen ilk isim Uğur Dündar da yayının
beklentileri karşılamadığını, özellikle de 3’er dakikalık konuşma sürelerinin
kısa olduğunu söyledi. Dündar’ın bu kısım eleştirisine ben de katılıyorum. Ve
çok saygı duyduğum deneyimli akademisyen Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ise,
adayların gergin ve normal performanslarının altında kaldığı şeklinde
değerlendirmede bulunuyor. Bu da yine katıldığım eleştirilerden biri.
Beklentilerin altında

Başka
birçok gazeteci, yayının çok yüksek olan beklentilerinin altında kaldığını,
yayını yöneten İsmail Küçükkaya’nın adayları sıkıştıracak, çok kıymetli bir
gazeteci hocamın deyimiyle çapraz soru soramadığını ileri sürmekte. Benim
düşünceme göre uzun süre böyle bir kültürden uzak kalmış bir millet olarak
bundan iyisi Şam’da kayısı demek daha doğru olur. İsmail Küçükkaya’nın amacı
her şeyden önce medeni bir ortamda karşılıklı saygı çerçevesinde tartışılmasını
sağlamaktı. Ve bunu başardı. Tabii karşılıklı konuşma sağlanabilirdi, adaylara
daha fazla konuşma hakkı tanınabilirdi vs… Yine de bu tip şeyler için
Küçükkaya’yı suçlamak yanlış olur. Ve dedim ya uzun zamandır bu kültürden
uzağız, nereden baksanız bir 10 yıl var. Herkes 17 yıl önce Cumhurbaşkanı
Erdoğan ile Deniz Baykal arasında, Uğur Dündar’ın yönettiği yayını baz alıyor
lakin o bir liderler zirvesi idi. Daha alt düzeyde adaylar arası kaliteli bir
tartışma, son olarak 2010 yılında gerçekleştirildi. 12 Eylül Referandum
sürecinde “Neden Evet Neden Hayır”ı anlatmak için, Show TV’de Ali Kırca’nın
yönettiği Siyaset Meydanı’nda karşı karşıya gelen dönemin AK Parti İstanbul
Milletvekili anayasa hukukçusu Prof. Dr. Burhan Kuzu ile dönemin CHP Eskişehir
Milletvekili Süheyl Batum’un programı oldukça hararetli geçmiş fakat sonunda,
yine bu program sonunda olduğu gibi aile fotoğrafı ve sıcak görüntülerle son
bulmuştu. Yani format bugünkü şartlar altında yapılabilecek en olası format
gibi. Aşama aşama geliştirip devam ettirerek zaman içinde beklentileri
karşılayacak düzeye gelecektir.
Adayların performansları
Gelelim
adayların performanslarına. Genel olarak öne çıkan, net bir zafer elde eden bir
aday yok bana göre. Zaman zaman iki aday arası tansiyon yükselir gibi oldu
fakat o da olağandışı bir durum değil. Ekrem İmamoğlu bana daha agresif ve
gerginliği daha fazla olan taraf gibi geldi. Algılar üzerinden rakibinin
üzerine gitmeye çalıştı. Bazı soruların yanıtsız kalması da cabası. Buna karşın
Binali Yıldırım da gergindi. Öyle ki zaman zaman müdahalelerde bulunması bunun
katıksız bir kanıtı. Ekrem Bey’in rakibini polemiğe çeken buradan kendine PR
sağlamaya çalışan tavrına karşın Binali Bey çok tahrik olmadı, güzel yanıtlarla
da karşılık verdi. Yıldırım’ın yalan üzerinden ithamlarına karşılık
İmamoğlu’nun kelimelerini son derece seçerek kullandığını ve ustaca manevralar
yaptığını da ifade etmezsek olmaz. Bazen polemik çok alakasız ve saçma
noktalara da taşındı. Vaatler konusunda da iki tarafın vaatleri güzel, fakat
Ekrem İmamoğlu o kadar hızlı konuştu ki söylediklerinin pek çok tarafını
anlayamadım. Bir de evet yapacağı şeyler var, fakat bunları nasıl yapacak bunu
söylemeyi unuttu. Binali Yıldırım tane tane yapacaklarını söyledi, bir de
bunları nasıl yapacağını da anlattı. Neticede tablo çok değişmedi gibi
görünüyor. Bundan sonra değişir mi bilemem ancak bir tek gerçek var; o da şu ki
artık söz de karar da İstanbul halkının.
Muhammet
YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder