KARTLAR YENİDEN
Mİ KARILIYOR?

Gerek AK Parti içinde
yaşanan gelişmeler gerek yeni partilerin kurulma aşamasına geçmesi gerekse de
muhalefet cephesinde yaşananlar yeni bir açılımın habercisi gibi. Millet
İttifakı mensuplarından İYİ Parti’nin ittifak ortağı CHP’ye yönelik son
söylemleri ve Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nun önce Cumhurbaşkanı
ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ardından CHP lideri Kemal
Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etmesi vs… Bütün bunlar Türk siyasetinde acaba kartlar
yeniden mi karılıyor sorusunun gündeme gelmesine neden oldu. Özellikle İYİ Parti’nin “2023’te anahtar parti biziz” çıkışı önümüzdeki süreçte
kesinlikle bir şeylerin değişeceğine bir işaret. Bunun öncesinde hatırlayın; 30
Ağustos resepsiyonunda Meral Akşener’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’la tokalaşarak
çekilmiş görüntüsü “İYİ Parti ile AK Parti yakınlaşıyor mu?” sorusunu
beraberinde getirmek suretiyle bir süre konuşulmuştu. Böyle de bir huyumuz var
bizim, olan her şeyden bir şeyler çıkarma huyumuz. Türkiye’de siyaset evet
zaman zaman geriliyor, sertleşiyor zaman zaman ortaya görünenden çok başka bir
tablo çıkıyor. İşin aslı şu ki; her yönüyle, her an değişken bir mekanizmadan
bahsediyoruz. O yüzden zaman içinde çok değişik şeyler duyarsanız şaşırmayın.
İYİ Parti’de gerek Genel Başkan Yardımcısı Lütfü Türkkan’ın, gerekse de Parti
Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu’nun vermiş olduğu mesajlar ittifakın bittiği, İYİ
Parti’nin de bundan sonraki süreçte kendine has bir çizgide yoluna devam
edeceğinin bir göstergesi. Türkkan’ın CHP’yi “HDP ile ayrı anayasa hazırlayan
parti” gibi nitelemesi Millet İttifakı’nda iplerin tek taraflı koptuğunun açık
delili. CHP her ne kadar ittifakın devam etmesi gerektiğini söylese de bu
şimdilik belirsizliğini koruyor. Türk demokrasisinde uzunca bir müddet sürecek
bir ittifak bana kalırsa eşyanın tabiatına aykırı. Çünkü netice itibarıyla
farklı görüşleri temsil etmek için yola çıkıyorsunuz, çıkarlar gerektirirse
ortak amaç için iş birlikleri elbette yapılabilir. Ama bu iş birliğini uzun
süre yahut da ilelebet sürdürmek, siyaset gibi değişken bir mekanizma için çok
mümkün değil bence. Özellikle Türkiye’de, yapı düşünüldüğünde bu olanaksız bir
seçenek. Şuan fiiliyatta Cumhur İttifakı devam ediyor gibi görünse de ittifakın
büyük ortağı AK Parti’nin şu sıralar kendi içinde yaşamış olduğu fikir
ayrılıklarının oluşturduğu kırılmalar, ileride Cumhur İttifakı açısından da
birtakım değişiklikleri beraberinde getirebilir.
Popülizm yerine
ilkeler
Partilerde
yaşanan ve kimisi eksen kayması olarak nitelendirilebilecek gelişmeler birtakım
tedbirleri beraberinde getirecektir. Son seçimler siyasette popülizmin yerini
ilkelerin aldığının net bir göstergesi. Kim bilir, belki de anormal bir şekilde
beş yılda yedi seçim görmüş olmamızın doğal bir sonucu. Ancak soyut söylemlerle
bir siyasetçiye veya siyasi oluşuma terörle iltisaklı, vatan haini gibi
yakıştırmalar yapmanın faydanın aksine zarar getirdiği gayet net. Bu nedenledir
ki Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun bu yöndeki açıklamasını
son derece önemli buluyorum. Bu mesajın iyi alınıp kafalara yerleştirilmesi,
gerçek anlamda amaçlı bir siyasete dönüş açısından elzemdir.
Sistemden seçim
tartışmasına
Eninde sonunda
sistemi tartışmakla başlayan son derece gereksiz muhabbetlerin dönüp dolaşıp erken seçime gideceği belliydi. Sistem
tartışmasının gereksiz olduğunu daha önce söyledim mi bilmiyorum, lakin esas
sorun sistemde değil sistemin işletilmesindedir bana göre. Doğru politikalar
yürütülmediği ve popülist politikalarla ayakta kalma mücadelesi verildiği için
devlet işleyişinde açılan gedikler pansuman tedbirlerle bile kapatılamadı.
İktidar bu noktada hatalı iken; gelin görün ki muhalefet bunun çözümü için
çalışmak yerine daha önce söz vermiş olmasına rağmen yeni bir erken seçimi
gündeme taşıdı. 31 Mart zamanı bizzat söylemişti Kemal Kılıçdaroğlu “erken
seçim istemeyeceğiz” diye, bugün yeni bir seçim için görülüyor ki çok önceden
kolları sıvamış meydan okuyor. Tabii akıllılık edip ‘Bunu AK Parti yapacak biz
değil’ diyor. AK Parti’nin kendi içinde problemler bu kadar gün yüzüne çıkmış, çözme
uğraşındayken ve az önce de belirttim beş yılda yedi seçim gibi bir tablodan
yeni çıkmışken göz göre göre kendini ateşe atacağını sanmam. Ama sayın
Kılıçdaroğlu kendi kendine bir anda gelin güvey olmuşa benziyor, o kadar emin.
Böyle bir tabloda erken seçim gibi bir riski kim göze alır? Aklıselim
düşünmekte fayda var. İşi yokuşa sürmek yerine düzlüğe çıkarıp çözmek için çaba
göstermek bence ülkemizin yararına olacaktır.
Muhammet YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder