16 Eylül 2019 Pazartesi

Politik Eksen: Samimi Değiller


SAMİMİ DEĞİLLER

Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetleri sonrasında bir süredir yazmaya ara verdikten sonra çarpıcı bir konuyla yazmaya devam ediyoruz. Tabii ajans muhabirliğine başladığım için eskisi kadar sık bir şekilde yazmamız mümkün olamayacak fakat fırsat buldukça gündemi değerlendirmeyi sürdüreceğim. Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu, bir süredir AK Parti içinde yürüttükleri ‘uyarı’ adı altındaki muhalefeti artık bağımsız iki ayrı yeni oluşumla yürütmeye karar vererek kurmaylarıyla birlikte AK Parti’den istifa ettiler. Şuanda birçok çevre tarafından iktidar partisinin daha önce yavaş yavaş gerçekleştiği ifade edilen güç kaybı, şimdilerde erimeye dönüşmüş olmakla birlikte hızlandığı söyleniyor. Bunu söylemek için bence çok erken. Çünkü 7 Ekim itibarıyla başlayacak kongre sürecinde AK Parti’de neler değişebilir, değişim dönüşüm kapsamlı mı yoksa küçük çapta mı olur bilmiyoruz. Ayrıca tabana bütün bu gelişmeler nasıl yansıyor bunu ancak 2023 seçimleri geldiğinde görebiliriz. Dolayısıyla şuan konuşulanların hepsi olası senaryo veya varsayımdan ibaret. Benim tanıdığım Cumhurbaşkanı Erdoğan, parti içinde yaşanan ve özellikle medyada iyice ayyuka çıkan bütün bu gelişmeler karşısında sessiz kalmayacak ve önlemini alacaktır. Şuandaki sessizliğin olası sürprizler öncesi hazırlık dönemi olarak değerlendirilebilir bu pencereden bakarsak şayet. Eğer normal bir süreç söz konusuysa bu değirmenin bu şekilde çok fazla dönmeyeceğinin ve taşıma suyun eninde sonunda biteceğinin artık herkes farkındadır diye düşünüyorum. Son zamanlarda iktidar partisinde birtakım parti içi gruplardan bahsediliyor. Hatta çok aktif bir grubun AK Parti ve Erdoğan’ı ciddi biçimde etkileyerek yönlendirdiği iddia edilmekte. Bu gruplaşmalar partideki bütünlüğü bozduğu gibi şuan AK Parti’nin iktidar olmasından ötürü ülke yönetimine de zarar vermekte. Bu garabetlerin bir an çözülmesi, çözülmemesi halinde kaçınılmaz bir sonun iktidar partisini beklediği aşikar. Ancak başta da söylediğim son dönemde özellikle ihraç kararları sonrası istifa eden eski vekillerden Davutoğlu’nun ekibinde yer alan Selçuk Özdağ, Ayhan Sefer Üstün, Selim Temurci gibi isimler bana kalırsa davalarında samimi değiller. Çünkü partilerinin kurtuluşu için uyarı adı altında yaptıkları muhalefet, AK Parti’ye daha çok zarar verdi. Şimdi Davutoğlu’nun yanında yer almalarını kendilerini kurtarmak adına yaptıkları bir çalışma olarak görüyorum. Ve eğer ki Ahmet Davutoğlu tutunamazsa o gemiyi ilk onlar terk edecektir.

Kapsamlı değişim dönüşüm

Babacan ve Davutoğlu hareketinin yol almaya başladığı şu günlerde, AK Parti’deki teşhis de çok erkenden konuldu aslında. 31 Mart ve 23 Haziran sonrası partideki hastalıklar çoğunlukla deşifre olmuş durumda. Fakat konulan erken tanıya tedavi için daha fazla geç kalınmamalı. Örneğin kabinede ve parti yönetiminde kapsamlı bir değişim dönüşümün konuşulduğu vakitlerde Cumhurbaşkanı “Siparişle değişim olmaz” demişti. Erdoğan’ın bu sözü söylerken ki niyeti hakikaten bu yönde mi bilemiyorum. Ancak kendi partisi içinden çıkacak iki harekete karşı direnmek istiyorsa Sayın Cumhurbaşkanı’nın çok ciddi bir çalışma yapması, partiyi esir almış gruplaşmaları bitirmesi şart her şeyden önce. Zarar veren grupların tasfiyesi, ülkede iktidar partisinin egemen olduğu hemen her yere yayılmış rant, ayrıcalığın bitirilmesi ve yönetim anlayışıyla birlikte partideki kadroların yenilenerek bozulmuş mekanizmaların yeniden çalışır hale getirmesi de son derece önemli. Bunlar yapılırsa parti tabanındaki birlikteliğin korunması kolaylaşır.

Hedef AK Parti tabanı

Gerek Ahmet Davutoğlu gerekse de Ali Babacan’ın ilk hedefi kuşkusuz ayrıldıkları AK Parti tabanından oy almak olacaktır. Çünkü içinden çıktıkları hareketin lideri tarafından ağır ithamlar ve uygulamalara maruz kaldıklarını düşünmekteler. Objektif gözle bakarsak evet son derece ağır ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi düşüncesi baz alındığında yeni oluşumlar AK Parti açısından tehdit niteliği taşıyor. Çünkü güçlenen sol karşısında ayrışan sağ oluşumlardan söz ediyoruz. Dolayısıyla tek merkezdeki oylar dağılacak, salt çoğunluk ortadan kalkacak. Milliyetçi ve solcu tabanın birleşimi şuan yüzde 30-35 civarında. AK Parti-MHP birlikteliği ise yüzde 40-45-50 bandında. Zaman içinde yeni partilerin kurulmasıyla o bandın gerileme ihtimali var. Çünkü AK Parti tabanı şuan ki durumdan rahatsız olduğu için bazı kesimlerin alternatiflere yönelme durumuyla karşı karşıyayız. AK Parti’deki değişim olup olmayacağı, olursa nasıl ve ne şekilde gerçekleşeceği gibi faktörler o bandın nasıl ve ne yönde hareket edeceğinin belirleyicisi olacak.

Muhammet YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder