29 Eylül 2019 Pazar

Yaşamın İçinden: Unutulmuş Gerçeği Hatırlamak


UNUTULMUŞ GERÇEĞİ HATIRLAMAK

26 Eylül 2019 Perşembe gününü bir yere yazınız, not ediniz. Çünkü öyle bir zaman gelecek ki bugün akıllardan çoğunlukla silinmiş ya da unutulmuş bir gerçeği yeniden hatırlamak adına akıllarda son derece güçlü bir şekilde yer ettiği tarih olarak hafızalardaki yerini alacak. Aslında araçlar için de geçerli hale getirilmiş olan “dumansız araç” uygulamasını tartışacaktık fakat ani gündemler konuşulması gereken birtakım meseleleri geriye itebiliyor ki yaşananlar İstanbul’un belki de Türkiye’nin olası büyük bir depreme hazır olmadığını gösterdi. Yapılarda oluşan çatlaklar, bazı yerlerde yaşanan çökmeler ve son derece güçlü bir şekilde hissedilen sallantılarla birlikte en önemli konulardan biri GSM operatörlerinin ‘yoğunluk sebebiyle’ tıkanarak tamamen işlevini yitirmesi ve uzunca bir süre hizmet verememesiydi. Düşünün hatırı sayılır derecede bir korku yaşamışsınız ve yalnız başına sokaktasınız; yakınlarınıza ulaşamıyorsanız o korku ve tedirginlik iki üç katına çıkmak suretiyle artmaz mı? Benim oradaki yakınlarımdan bu şekilde almış olduğum bilgiler oldu. Neyse ki internet vardı ve internetten yapılan aramalarda herhangi bir sıkıntı yoktu. Herkes için olmasa da en azından olanlar için. İster istemez akıllar bir anda geçmişe gitti. 17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan Büyük Marmara Depremi hem büyük acılar hem de büyük bir enkaz bırakmıştı geride. Doğrusu ben bilmem o zamanlar o depremin yaşandığı gün ben iki yaşına yeni girmiştim ama arşivlerde her şey kayıtlı dolayısıyla biz de oradan izlediklerimizle az çok bir fikir edinebiliyoruz. İşte o depremin benzerine belki de ramak kalmıştı, deyim yerindeyse ucuz atlattık. Tabii bu seferlik, uzmanlar tehlikenin henüz geçmediğini hala bir Büyük Marmara Depremi yaşanabileceğini söylüyor. Ama bir iki yıl ama 20-25 yıl sonra ama muhakkak İstanbul ve çevre illeri kapsayan bu fay kırıldığında bir depreme şahit olacağız Şükrü Ersoy, Naci Görür gibi yetkin sismik uzmanlara göre. Doğrudur yanlıştır orasını ben tayin edemem lakin bana inandırıcı gelmiyor özellikle zamanlamalarda yaşanan tezatlardan ötürü. Farklı görüşler elbette olabilir ama tahmini bile olsa zaman verilerek yapılan tahminler vatandaşı tedirgin ettiği gibi ne yapacağını bilemez bir duruma sokuyor. Bence işin özü nedir derseniz şudur; ne zaman ne durumda olursa olsun deprem ya da başka bir doğal afet fark etmez, bir ülkenin ve vatandaşlarının her an küçük de olsa beklenmedik durumlar için bir hazırlığı olmalı. Diyoruz ya her şeyin başı sağlık diye ona bir ekleme yapalım; sağlık için de tedbir.

İsabetli bir görüş

Daha doğru bir yorum aktarayım sizlere onun üzerinden konuşalım. Deprem kahini olarak bilinen Frank Hoogerbeets deprem sonrası attığı Türkçe tweet de diyor ki “Lütfen deprem yerlerini tahmin edebileceğimiz izlenimini edinmeyin. Yapamayız! Genel olarak gezegene uygulanan kritik zaman dilimlerini izole etme çabasıyla belirli gezegen geometrisine odaklanıyoruz, böylece deprem eğilimli bir bölgedeyseniz yüksek alarmda kalabilirsiniz”. Devamı da var ama bu kısmı yeterli gereken mesajı almak adına. Deprem tahmini yapılabilir fakat ne zaman nerede olacağı tahmin edilemez diyor isabetli bir görüş bana göre. Yukarıda da söyledim tedbir son derece önemli. Sadece doğal afetleri baz alarak düşünmeyin bu durumu, her şeyde tedbir önemli. Kendim yapmasam söylemem bunları, hakkım olmaz fakat tedbirsiz iş yapmak kadar tehlikeli bir durum yok. Çünkü risk faktörü yüksek. Deprem gibi durumlarda da risk tehlikedir beklenmedik sonuçlar doğurabilir.

Çıkarcılara dikkat!

Tabii farklı birçok boyutu var yaşanan bu 5,6 büyüklüğündeki depremin. Meraklanmayın hepsi ele almaya çalışacağız. İşte bu depremin bir diğer boyutu da sosyal ve psikolojik boyut. Neredeyse hemen her şeyde olduğu gibi burada felaket dolandırıcıları iş başında. Sosyal medyadan söylenilmiş gibi alıntı yapılan sözler, ya da olmamış ama olmuş gibi gösterilen görüntüler… Bunları yapanlar merak ediyorum nasıl bir şey bekliyorlar? Nasıl bir çıkar elde etme amacındalar benim aklım ermiyor doğrusu bu kadarına.  Şehir onlara mı kalacak deprem olacak da? İnsanlar hayatlarını yitirme tehlikesi yaşarken bu tip felaket tellalları ne umup ne bulmayı bekliyor? Bilmiyorum daha doğrusu bilmiyoruz. Onun için çıkarcılara dikkat etmemiz lazım. Gördüklerimizi duyduklarımızı iyice teyit ettirip süzerek paylaşmakta yarar var.

Depremin başka boyutları da var elbette ama sonrasına bir sonraki yazıda devam edeceğiz…

Muhammet YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder