UNUTULMUŞ GERÇEĞİ
HATIRLAMAK

26 Eylül 2019 Perşembe
gününü bir yere yazınız, not ediniz. Çünkü öyle bir zaman gelecek ki bugün
akıllardan çoğunlukla silinmiş ya da unutulmuş bir gerçeği yeniden hatırlamak adına akıllarda son
derece güçlü bir şekilde yer ettiği tarih olarak hafızalardaki yerini alacak.
Aslında araçlar için de geçerli hale getirilmiş olan “dumansız araç”
uygulamasını tartışacaktık fakat ani gündemler konuşulması gereken birtakım
meseleleri geriye itebiliyor ki yaşananlar İstanbul’un belki de Türkiye’nin
olası büyük bir depreme hazır olmadığını gösterdi. Yapılarda oluşan çatlaklar,
bazı yerlerde yaşanan çökmeler ve son derece güçlü bir şekilde hissedilen
sallantılarla birlikte en önemli konulardan biri GSM operatörlerinin ‘yoğunluk
sebebiyle’ tıkanarak tamamen işlevini yitirmesi ve uzunca bir süre hizmet
verememesiydi. Düşünün hatırı sayılır derecede bir korku yaşamışsınız ve yalnız
başına sokaktasınız; yakınlarınıza ulaşamıyorsanız o korku ve tedirginlik iki
üç katına çıkmak suretiyle artmaz mı? Benim oradaki yakınlarımdan bu şekilde
almış olduğum bilgiler oldu. Neyse ki internet vardı ve internetten yapılan
aramalarda herhangi bir sıkıntı yoktu. Herkes için olmasa da en azından olanlar
için. İster istemez akıllar bir anda geçmişe gitti. 17 Ağustos 1999 tarihinde
yaşanan Büyük Marmara Depremi hem büyük acılar hem de büyük bir enkaz
bırakmıştı geride. Doğrusu ben bilmem o zamanlar o depremin yaşandığı gün ben
iki yaşına yeni girmiştim ama arşivlerde her şey kayıtlı dolayısıyla biz de
oradan izlediklerimizle az çok bir fikir edinebiliyoruz. İşte o depremin
benzerine belki de ramak kalmıştı, deyim yerindeyse ucuz atlattık. Tabii bu
seferlik, uzmanlar tehlikenin henüz geçmediğini hala bir Büyük Marmara Depremi
yaşanabileceğini söylüyor. Ama bir iki yıl ama 20-25 yıl sonra ama muhakkak
İstanbul ve çevre illeri kapsayan bu fay kırıldığında bir depreme şahit
olacağız Şükrü Ersoy, Naci Görür gibi yetkin sismik uzmanlara göre. Doğrudur
yanlıştır orasını ben tayin edemem lakin bana inandırıcı gelmiyor özellikle
zamanlamalarda yaşanan tezatlardan ötürü. Farklı görüşler elbette olabilir ama
tahmini bile olsa zaman verilerek yapılan tahminler vatandaşı tedirgin ettiği
gibi ne yapacağını bilemez bir duruma sokuyor. Bence işin özü nedir derseniz
şudur; ne zaman ne durumda olursa olsun deprem ya da başka bir doğal afet fark
etmez, bir ülkenin ve vatandaşlarının her an küçük de olsa beklenmedik durumlar
için bir hazırlığı olmalı. Diyoruz ya her şeyin başı sağlık diye ona bir ekleme
yapalım; sağlık için de tedbir.
İsabetli bir görüş
Daha doğru bir yorum
aktarayım sizlere onun üzerinden konuşalım. Deprem kahini olarak bilinen Frank
Hoogerbeets deprem sonrası attığı Türkçe tweet de diyor ki “Lütfen deprem
yerlerini tahmin edebileceğimiz izlenimini edinmeyin. Yapamayız! Genel olarak
gezegene uygulanan kritik zaman dilimlerini izole etme çabasıyla belirli
gezegen geometrisine odaklanıyoruz, böylece deprem eğilimli bir bölgedeyseniz
yüksek alarmda kalabilirsiniz”. Devamı da var ama bu kısmı yeterli gereken
mesajı almak adına. Deprem tahmini yapılabilir fakat ne zaman nerede olacağı
tahmin edilemez diyor isabetli bir görüş bana göre. Yukarıda da söyledim tedbir
son derece önemli. Sadece doğal afetleri baz alarak düşünmeyin bu durumu, her
şeyde tedbir önemli. Kendim yapmasam söylemem bunları, hakkım olmaz fakat
tedbirsiz iş yapmak kadar tehlikeli bir durum yok. Çünkü risk faktörü yüksek.
Deprem gibi durumlarda da risk tehlikedir beklenmedik sonuçlar doğurabilir.
Çıkarcılara dikkat!
Tabii farklı birçok boyutu
var yaşanan bu 5,6 büyüklüğündeki depremin. Meraklanmayın hepsi ele almaya
çalışacağız. İşte bu depremin bir diğer boyutu da sosyal ve psikolojik boyut.
Neredeyse hemen her şeyde olduğu gibi burada felaket dolandırıcıları iş başında.
Sosyal medyadan söylenilmiş gibi alıntı yapılan sözler, ya da olmamış ama olmuş
gibi gösterilen görüntüler… Bunları yapanlar merak ediyorum nasıl bir şey
bekliyorlar? Nasıl bir çıkar elde etme amacındalar benim aklım ermiyor doğrusu
bu kadarına. Şehir onlara mı kalacak
deprem olacak da? İnsanlar hayatlarını yitirme tehlikesi yaşarken bu tip
felaket tellalları ne umup ne bulmayı bekliyor? Bilmiyorum daha doğrusu
bilmiyoruz. Onun için çıkarcılara dikkat etmemiz lazım. Gördüklerimizi
duyduklarımızı iyice teyit ettirip süzerek paylaşmakta yarar var.
Depremin başka boyutları da var
elbette ama sonrasına bir sonraki yazıda devam edeceğiz…
Muhammet YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder