KARANLIKTAN
AYDINLIĞA BİR GECE


Hatırlıyorum;
güzel, berrak bir hava hâkimdi dışarıya. O güzel geceyi, gökten yükselen F-16
sesleri ve İstanbul Boğazı ve sokaklarıyla Ankara caddelerini talan eden
tanklar doldurmuştu birdenbire. İşte benim yaşadıklarımla birlikte o geceyi
özetleyerek başlayalım; Ben tabii o gece yoğun geçen bir eğitim sezonunun
yorgunluğunu atmak için bir ay öncesinden memleketim Ordu Fatsa’ya gitmiştim.
Evimde yakınlarımla sohbet edip çay içtikten sonra erkenden uyumaya gittim.
Gece yarısına doğru annem kaldırdı “Oğlum kalk darbe oluyor” diye. O sözü hiç
unutmam, kulaklarımı çınlatmıştı. Uyku sersemi bir şekilde “Saçmalama anne
hangi devirde yaşıyoruz, bu dönemde darbe mi olur” gibisinden bir şey
söylemiştim. Herkes aslında aynı şeyi düşünüyordu. Yılın bu zamanında darbe mi
olurdu? Ama televizyona baktığımda ben de inandım. Gerçekten de ülke karışmış,
asker içindeki hain bir grup, yani açıkça ifade edersek üniformalı teröristler
darbe yapmaya kalkışmışlardı. Babam annemden helallik alarak dışarıya çıkmıştı
çok öncesinde. Her şeyi hesaplamışlar, hemen hemen bütün stratejik noktalara
F-16’larla bombalar yağdırmak suretiyle saldırı düzenlediler. Dönemin
Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ve beraberindekiler darbeci askerler
tarafından Akıncı Üssü’nde rehin alındı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaldığı
Marmaris’teki otele saldırdılar. Neyse ki MİT ve Genelkurmay saatler öncesinden
ters giden bazı şeyler olduğunu anlamış, devletin zirvesini bilgilendirmişti.
Bu sayede Cumhurbaşkanı kurtulmuş oldu. Bunu öğrenen darbeciler gece yapacağı
darbeyi öne çekti, çok şükür ki başarılı olamadı. Çünkü bir şey unutulmuştu;
milletin dirayeti ve feraseti. Ayrıca kırılma noktası dediğimiz olay
gerçekleşmiş, bütün engellemelere rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan CNN Türk’e
çıkarak sesini halka duyurmayı başarmıştı. Halk bu çağrıyla ayaklanarak 15
Temmuz Şehitler Köprüsü(O dönemki adıyla Boğaziçi Köprüsü), Atatürk Havalimanı,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, TRT binası gibi
noktalara yöneldi. Kimisi orada şehit düştü, kimisi kolunu bacağını bıraktı
ancak vatanı bırakmadı. Biliyorlardı ki bu vatan bizim, hepimizindi. Sabah
olduğunda Türkiye aydınlık bir güne uyanmaktaydı. Darbe bastırılmış, işgalci
teröristlere hadleri bildirilmişti. O gün bugündür karanlıktan aydınlığa bir
gece olarak kayıtlara geçen 15 Temmuz, ülkemizde Demokrasi ve Milli Birlik Günü
olarak kutlanmakta, o günü büyük bir ihanet gecesinden muhteşem bir demokrasi
zaferine dönüştüren 250 şehidimiz saygıyla yâd edilmekte. Aralarında Erol
Olçok, Abdullah Tayyip Olçok, Ömer Halisdemir gibi yiğitlerin bulunduğu o
kahraman şehitlerimiz tarihe birer kahraman olarak geçti. O gece bize kâbusu
yaşatan üniformalı teröristler de o gün itibarıyla tarihin tozlu sayfalarında birer
hain olarak yerlerini aldı.
15 Temmuz’u
anlamak

15 Temmuz’u
gecesiyle, gündüzüyle ve de sonrasıyla iyi anlamak gerekiyor. Özellikle benim
gibi genç, dolayısıyla geçmişteki yaşanmış örnekleri canlı canlı görmemiş olan
nesil için ibret olacak bir hadiseden söz ediyoruz. Bombalara kendini siper
etmiş, tankların altına yatarak darbe engellemiş, haftalarca ülkesi için
demokrasi nöbeti tutmuş bir millet emsali geçmişte veya başka ülkede yok. Ve
önemli bir diğer nokta da, bu gecenin tahlilini doğru yapmak ve devlet içindeki
kirli yapıyı temizlemek adına atılacak adımları hesaplı atmak gerekti. Lâkin
tam da bu noktada hesap şaştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle at izi it
izine karıştı. Adil Öksüz, Emre Uslu, Zekeriya Öz, Sikorsky helikopterle kaçan
sekiz terörist gibi hainler soluğu anında yurtdışında aldı. Yılanın başı, uzun
yıllardan bu yana zaten yurtdışında. Olan masumlara oldu. Tabii kolay bir şey
değil, zira 40-50 yıldır kendini açık etmemek suretiyle devlet içine sızmış bir
yapılanmadan bahsediyoruz. Bakınız şuan hali hazırda yurdun çeşitli
bölgelerinde bu ihanet şebekesine yönelik operasyonlar devam ediyor. Gel gör ki
temizlik bitmediği gibi halkın bu operasyonlara duyduğu güven sarsıldı. Çünkü
bu örgütün ismiyle herkes birbirini ihbar edip damga yapıştırır hale geldi
zaman içinde. Cezaevine bu sebeple girenlerin haddi hesabı yok. Ayrıca yıllar
geçtikçe terör vs. gerekçelerden ötürü ne kadar kutuplaştığımızı da unutmamak
gerek. Bu nedenledir ki bundan sonraki süreçte 15 Temmuz’un idrakini doğru
yapmak son derece önemli.
Zaman birlik
zamanı

Gelelim bugüne;
bugün 15 Temmuz’un üçüncü yılına beş yılda tam altı seçim geçirmiş, bu
seçimlerden dolayı oluşan ve neredeyse keskin denilebilecek çizgilerle ayrılmış
toplumlar, partiler şeklinde giriyoruz. Bu yüzden gerçek anlamda bir birlik
sağlanıp sağlanamayacağı konusunda şüphelerim var. 15 Temmuz’un şu iki üç yıl
içinde siyaseten veya başka şekillerde farklı yönlere çekildiğini görüyorum. Zamanın
birlik zamanı olduğunu unutmamak lâzım. Meselâ sarayın 15 Temmuz’u, milletin 15
Temmuz’u gibi sınıflandırmalar yanlış. 15 Temmuz bir tanedir ve o da herkesin
darbeden demokrasi zaferine dönüş kabul ettiği 15 Temmuz’dur. Bir başka örnek
de meydan, otogar vb. yerlerin 15 Temmuz ismi verilmesi birilerini rahatsız
ediyor gibi. Efendim neymiş, başka isim mi yokmuş vs. Neden rahatsız
oluyorsunuz? Bunu söyleyenler bence 15 Temmuz’u anlayamamış, ya da geçmişteki
kontrollü darbe, tiyatro gibi asılsız ve son derece çirkin söylemlere
kendilerini inandırmışlar bana kalırsa. Külliye’nin önünden iki fotoğraf var kenarda,
biri çukur fotoğrafı. Benim çektiğim bir F-16 bombasının bıraktığı iz. O izlerin
milyonlarcasına göğüs gerdi bu millet, şehit oldu gazi oldu. Böylece bir vatan
kurtuldu. Bu tip söylemler o şehitlere gazilere bir hakarettir, saygısızlıktır.
Bugün milli meselelerde bile sağlayamadığımız birliği bu şekilde asla
sağlayamayız. Yine Vahdettin Köşkü’nde sadece bir kısım medyanın davet
edildiği, muhalif medyanın ayrı tutulduğu toplantılar yapmak milli birliğe aykırı
bir duruş. Hele bütün medyanın ve gazetecilerin o gece iyi bir sınav verdiği
göz önüne alınırsa. Bazıları o duruşu bozdu sonrasında ama o ayrı bir mesele.
İşin özü şudur; madem demokrasi diyoruz, milli birlikten beraberlikten söz
ediyoruz, bunları bu kadar önemsiyoruz, gelin hep birlikte bugün itibarıyla 7
Ağustos Yenikapı mitingiyle başlayan fakat zaman içinde kaybolan milli
birliktelik ve kardeşlik ruhunu yeniden canlandıralım. Siyaseten ayrı
görüşlerimiz olabilir ve olacak da, ama terör gibi, güvenlik gibi milli
konularda birbirimize değil hasmımıza kafa tutalım. Unutmayalım biz birlik
olursak önümüzde kimse duramaz.
Muhammet YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder