15 Temmuz 2019 Pazartesi

Politik Eksen: Karanlıktan Aydınlığa Bir Gece


KARANLIKTAN AYDINLIĞA BİR GECE

Hatırlıyorum; güzel, berrak bir hava hâkimdi dışarıya. O güzel geceyi, gökten yükselen F-16 sesleri ve İstanbul Boğazı ve sokaklarıyla Ankara caddelerini talan eden tanklar doldurmuştu birdenbire. İşte benim yaşadıklarımla birlikte o geceyi özetleyerek başlayalım; Ben tabii o gece yoğun geçen bir eğitim sezonunun yorgunluğunu atmak için bir ay öncesinden memleketim Ordu Fatsa’ya gitmiştim. Evimde yakınlarımla sohbet edip çay içtikten sonra erkenden uyumaya gittim. Gece yarısına doğru annem kaldırdı “Oğlum kalk darbe oluyor” diye. O sözü hiç unutmam, kulaklarımı çınlatmıştı. Uyku sersemi bir şekilde “Saçmalama anne hangi devirde yaşıyoruz, bu dönemde darbe mi olur” gibisinden bir şey söylemiştim. Herkes aslında aynı şeyi düşünüyordu. Yılın bu zamanında darbe mi olurdu? Ama televizyona baktığımda ben de inandım. Gerçekten de ülke karışmış, asker içindeki hain bir grup, yani açıkça ifade edersek üniformalı teröristler darbe yapmaya kalkışmışlardı. Babam annemden helallik alarak dışarıya çıkmıştı çok öncesinde. Her şeyi hesaplamışlar, hemen hemen bütün stratejik noktalara F-16’larla bombalar yağdırmak suretiyle saldırı düzenlediler. Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ve beraberindekiler darbeci askerler tarafından Akıncı Üssü’nde rehin alındı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaldığı Marmaris’teki otele saldırdılar. Neyse ki MİT ve Genelkurmay saatler öncesinden ters giden bazı şeyler olduğunu anlamış, devletin zirvesini bilgilendirmişti. Bu sayede Cumhurbaşkanı kurtulmuş oldu. Bunu öğrenen darbeciler gece yapacağı darbeyi öne çekti, çok şükür ki başarılı olamadı. Çünkü bir şey unutulmuştu; milletin dirayeti ve feraseti. Ayrıca kırılma noktası dediğimiz olay gerçekleşmiş, bütün engellemelere rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan CNN Türk’e çıkarak sesini halka duyurmayı başarmıştı. Halk bu çağrıyla ayaklanarak 15 Temmuz Şehitler Köprüsü(O dönemki adıyla Boğaziçi Köprüsü), Atatürk Havalimanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, TRT binası gibi noktalara yöneldi. Kimisi orada şehit düştü, kimisi kolunu bacağını bıraktı ancak vatanı bırakmadı. Biliyorlardı ki bu vatan bizim, hepimizindi. Sabah olduğunda Türkiye aydınlık bir güne uyanmaktaydı. Darbe bastırılmış, işgalci teröristlere hadleri bildirilmişti. O gün bugündür karanlıktan aydınlığa bir gece olarak kayıtlara geçen 15 Temmuz, ülkemizde Demokrasi ve Milli Birlik Günü olarak kutlanmakta, o günü büyük bir ihanet gecesinden muhteşem bir demokrasi zaferine dönüştüren 250 şehidimiz saygıyla yâd edilmekte. Aralarında Erol Olçok, Abdullah Tayyip Olçok, Ömer Halisdemir gibi yiğitlerin bulunduğu o kahraman şehitlerimiz tarihe birer kahraman olarak geçti. O gece bize kâbusu yaşatan üniformalı teröristler de o gün itibarıyla tarihin tozlu sayfalarında birer hain olarak yerlerini aldı.

15 Temmuz’u anlamak

15 Temmuz’u gecesiyle, gündüzüyle ve de sonrasıyla iyi anlamak gerekiyor. Özellikle benim gibi genç, dolayısıyla geçmişteki yaşanmış örnekleri canlı canlı görmemiş olan nesil için ibret olacak bir hadiseden söz ediyoruz. Bombalara kendini siper etmiş, tankların altına yatarak darbe engellemiş, haftalarca ülkesi için demokrasi nöbeti tutmuş bir millet emsali geçmişte veya başka ülkede yok. Ve önemli bir diğer nokta da, bu gecenin tahlilini doğru yapmak ve devlet içindeki kirli yapıyı temizlemek adına atılacak adımları hesaplı atmak gerekti. Lâkin tam da bu noktada hesap şaştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle at izi it izine karıştı. Adil Öksüz, Emre Uslu, Zekeriya Öz, Sikorsky helikopterle kaçan sekiz terörist gibi hainler soluğu anında yurtdışında aldı. Yılanın başı, uzun yıllardan bu yana zaten yurtdışında. Olan masumlara oldu. Tabii kolay bir şey değil, zira 40-50 yıldır kendini açık etmemek suretiyle devlet içine sızmış bir yapılanmadan bahsediyoruz. Bakınız şuan hali hazırda yurdun çeşitli bölgelerinde bu ihanet şebekesine yönelik operasyonlar devam ediyor. Gel gör ki temizlik bitmediği gibi halkın bu operasyonlara duyduğu güven sarsıldı. Çünkü bu örgütün ismiyle herkes birbirini ihbar edip damga yapıştırır hale geldi zaman içinde. Cezaevine bu sebeple girenlerin haddi hesabı yok. Ayrıca yıllar geçtikçe terör vs. gerekçelerden ötürü ne kadar kutuplaştığımızı da unutmamak gerek. Bu nedenledir ki bundan sonraki süreçte 15 Temmuz’un idrakini doğru yapmak son derece önemli.

Zaman birlik zamanı

Gelelim bugüne; bugün 15 Temmuz’un üçüncü yılına beş yılda tam altı seçim geçirmiş, bu seçimlerden dolayı oluşan ve neredeyse keskin denilebilecek çizgilerle ayrılmış toplumlar, partiler şeklinde giriyoruz. Bu yüzden gerçek anlamda bir birlik sağlanıp sağlanamayacağı konusunda şüphelerim var. 15 Temmuz’un şu iki üç yıl içinde siyaseten veya başka şekillerde farklı yönlere çekildiğini görüyorum. Zamanın birlik zamanı olduğunu unutmamak lâzım. Meselâ sarayın 15 Temmuz’u, milletin 15 Temmuz’u gibi sınıflandırmalar yanlış. 15 Temmuz bir tanedir ve o da herkesin darbeden demokrasi zaferine dönüş kabul ettiği 15 Temmuz’dur. Bir başka örnek de meydan, otogar vb. yerlerin 15 Temmuz ismi verilmesi birilerini rahatsız ediyor gibi. Efendim neymiş, başka isim mi yokmuş vs. Neden rahatsız oluyorsunuz? Bunu söyleyenler bence 15 Temmuz’u anlayamamış, ya da geçmişteki kontrollü darbe, tiyatro gibi asılsız ve son derece çirkin söylemlere kendilerini inandırmışlar bana kalırsa. Külliye’nin önünden iki fotoğraf var kenarda, biri çukur fotoğrafı. Benim çektiğim bir F-16 bombasının bıraktığı iz. O izlerin milyonlarcasına göğüs gerdi bu millet, şehit oldu gazi oldu. Böylece bir vatan kurtuldu. Bu tip söylemler o şehitlere gazilere bir hakarettir, saygısızlıktır. Bugün milli meselelerde bile sağlayamadığımız birliği bu şekilde asla sağlayamayız. Yine Vahdettin Köşkü’nde sadece bir kısım medyanın davet edildiği, muhalif medyanın ayrı tutulduğu toplantılar yapmak milli birliğe aykırı bir duruş. Hele bütün medyanın ve gazetecilerin o gece iyi bir sınav verdiği göz önüne alınırsa. Bazıları o duruşu bozdu sonrasında ama o ayrı bir mesele. İşin özü şudur; madem demokrasi diyoruz, milli birlikten beraberlikten söz ediyoruz, bunları bu kadar önemsiyoruz, gelin hep birlikte bugün itibarıyla 7 Ağustos Yenikapı mitingiyle başlayan fakat zaman içinde kaybolan milli birliktelik ve kardeşlik ruhunu yeniden canlandıralım. Siyaseten ayrı görüşlerimiz olabilir ve olacak da, ama terör gibi, güvenlik gibi milli konularda birbirimize değil hasmımıza kafa tutalım. Unutmayalım biz birlik olursak önümüzde kimse duramaz.

Muhammet YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder