20 Temmuz 2019 Cumartesi

Politik Eksen: Birlik Olgusu ve 15 Temmuz


BİRLİK OLGUSU VE 15 TEMMUZ



Hangi birini söyleyeyim bilmiyorum ama dün üçüncü yıldönümünü geride bıraktığımız, büyük bir ihanetten muhteşem demokrasi zaferine dönüşen 15 Temmuz’un ruhunu birilerinin tam manasıyla yaşayamadığı ve anlayamadığı çok belli. Birileri eteğindeki taşları dökmek için özellikle 15 Temmuz’u beklemiş. Çünkü gerek siyasi erkler, gerek medya ve sanat camiası, gerekse de halk nazarında yapılmaması gereken şeyler yapıldı, yazılmaması gereken şeyler sosyal medyaya yazıldı çizildi. Örnekleri görüyorsunuz kenarlarda ki bunlar yalnızca birkaçı. Soruyorum, böyle mi birlik olacağız? Bu mudur bizim darbeye karşı dik duruşumuz, milli birliği sağlamaya yahut da demokrasiye olan inancımız? Eğer buysa baştan açık açık söylemek lâzım tek kelimeyle yandık. Gelecek adına hiç de iyi sinyaller vermiyoruz. Birisi çıkar 15 Temmuz için çizilmiş afişlerdeki üniformalı teröristlerin temsilini eleştirir, diğeri ona cevap verir, sonra başka biri çıkar ona verir, en sonunda gitgide eski defterler açılmaya başlar vs… Bazıları da çıkar 15 Temmuz kahramanlığını bile Atatürk’e bağlar, diğeri de ona nispet olsun diye 29 Ekim ile 15 Temmuz’u ayrı ayrı yerlere koyar. Sosyal medyada kim ne yapmış hepsinin örneği kayıtlı, bir-iki tane örnek ben de buraya koydum onun için uzun uzun yazmıyorum. Bütün bu sosyal medyada yapılanlar, birlik olgusuna yakışmayan aykırı hareketler. Ve nasıl bir psikolojidir anlam veremiyorum bir türlü. 15 Temmuz, hangi görüşten olursak olalım bizim birlik olgusunu sağlamamız için iyi bir mesajdı. Ancak bu mesajı bile bazıları zaman içinde suiistimal etmek suretiyle eritti. Neyse ki sonradan bu kişilerden birkaçı doğruyu buldu da tartışmaların bir kısmı bitti. Ancak anlaşılan o ki gelecek 15 Temmuz benzer tartışmalara gebe olabilir.

CHP’nin amacı ne?

Tabii siyasiler arasında CHP’nin bir kez daha ortaya attığı FETÖ’nün siyasi ayağı tartışması bir kez daha patlak verdi. Bir süre o tartışma da gündemdeki yerini koruyacak gibi. Ama somut bir gelişme yaşanmayacaktır. Tabii bu noktada ben özellikle CHP ve diğer muhalefet partilerinin amacının ne olduğunu merak ediyorum. Yayınlamış oldukları bildiriyi okudum, siyasi ayak tartışmasını Erdoğan ve AK Parti’ye tek başına yıkma amacı güdülüyor bana kalırsa. Yürekli bir savcı arıyorlarmış Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çıkıp soracak. Madem bu kadar şüphe ediyorsun önerge ver, salt çoğunlukla Yüce Divan’ın(Anayasa Mahkemesi) toplanmasını sağla. CHP bildirisi her şeyden önce “kontrollü darbe” imasını yinelemekte gördüğüm kadarıyla. OHAL’in ilan edildiği 20 Temmuz’u da ısrarla sivil darbe olarak nitelendirmek yanlış. Çünkü devletin kendini temizlemesi için o dönem gerekliydi. Ve sanki iktidar partisi başından beri her şeyi biliyordu, bu örgütü bilerek isteyerek içine aldı, büyüttü ve palazlanarak darbe yapmasını sağladı gibi bir algı oluşturulmaya çalışılmış. Diğer muhalefet partileri de CHP’nin bu iddiasına ortada çok somut bir şey olmaksızın çanak tutuyor. Bir iktidar kendi kendine, üstelik devleti riske atmak suretiyle, bilerek darbe yapar mı? Hakeza birlik bütünlük mesajları verilmesi gereken 15 Temmuz meclis özel oturumda CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç kürsüye çıkıyor ve ayrılığı daha da pekiştiren suçlayıcı sözler sarf ediyor. Geçen yazımda da ifade ettim, bu örgütün en az 40-50 yıllık bir geçmişi var. Madem siyasi bir ayaktan söz ediyoruz; kanımca bunun son 13-14 yılı AK Parti ile beraberse, önceki yıllar ve 17-25 Aralık süreci için de CHP’nin ve diğer muhalefet partilerinin kendi iç muhasebesini yapması gerekir bu darbeler hususunda. Bakınız sayın Kılıçdaroğlu o gece havalimanında nasıl tankların arasından geçip giderek Bakırköy Belediye Belediye Başkanı ile darbeyi seyrettiğini gösteren görüntüleri, 17-25 Aralık’tan 15 Temmuz’a uzanan süreçte neden örgüt televizyonlarına çıktığını ve o dönem iktidar partisini hırsızlıkla suçladığına dair birçok soru ve iddiayı hala açıklayamadı. 7 Ağustos Yenikapı mitingi ile oluşan birlik ruhunu bozan da Kemal Kılıçdaroğlu idi. Bildiğin bir şey varsa baştan bir şey ima etmeden gidersin yargıya delillerinle birlikte dosyanı sunarsın. Böyle kurusıkı sallayıp çamur at izi kalsın mantığıyla bir yere varılmaz. Dolaysıyla hiç samimi bulmadım ana muhalefetin tavrını. Aynı durum iktidar partisi için de geçerli. Çünkü karanlık noktalar var hala darbe konusunda aydınlatılmamış, aydınlatılmalı. İşte bu iş de şuan onların sorumluluğunda. Ne kadar yaptıkları da şüpheli.


O telefon ve Tijen Karaş

15 Temmuz gecesinin medya bağlamındaki sembol isimlerinden biri hiç şüphesiz o dönem Doğan TV(Kanal D-CNN Türk) Ankara Temsilcisi olan, şimdilerde de Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi ve yazarlığı yapan meslek büyüğümüz Hande Fırat’ın meşhur telefonu artık sergilenmek üzere Atatürk Havalimanı’ndaki Hafıza 15 Temmuz Müzesi’ne konuldu. Bir gazeteci olarak bundan büyük gurur ve başarı olamaz herhalde. Ama gerçekten hakkını teslim edelim darbeyi engelleyen o telefon ve Hande Fırat olmasa, bugün daha farklı şeyler konuşuyor olabilirdik. Ve aynı gazetecilik idealiyle vitrinde başarılı bir şekilde ilerlemeye devam ediyor ve edecektir de. Bir diğer sembol isim, yine meslek büyüklerimizden TRT spikeri Tijen Karaş hanımın da şuan neler yaptığını merak ediyorum. Acaba ekrana veya en azından gazeteciliğe dönmeyi düşünmüyor mu kendileri? Tabii kolay bir şey değildi o gece yaşatılmaya mecbur bırakıldığı korku. Bir kadına zorla darbe bildirisi okutmak, hangi aklın ürünüdür böylesi bir canilik düşündükçe insanın içi ürperiyor. Ama o üniformalı teröristler o gece bunu bile yapacak hatta kendi vatandaşını ona emanet edilen silahla vuracak kadar alçaldılar. Bütün bunları niye hatırlatıyorum çünkü birliğimizin pekişmesi gerektiğinin kanıtıdır. Tijen hanım çok fazla medyaya yansımıyor ama yansıyandan gördüğüm, katıldığı konferanslarda en azından o geceki tecrübeleri ve gazeteciliğiyle birlikte birlik olgusunu bizlere hatırlatıyor. Kendisiyle ve Hande Fırat hanımla tanışıp bir gün söyleşi yapmayı çok isterim. Kendine inandığı gün kaldığı yerden bu onurlu mesleğe devam edecektir diye düşünüyorum. Bütün bunlardan yola çıkarak ana fikrimiz şudur ki; birliğimizi bozacak, birlik olgumuzu zedeleyecek tavır, söylem ve uygulamalardan vazgeçmek, milli ve ortak değerlerimizi 81 milyon ortak paydada bölüşmek suretiyle savunmak ve sahiplenmek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün belirttiği üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilelebet payidar kalması için elzemdir.

Muhammet YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder