BİRLİK OLGUSU
VE 15 TEMMUZ

Hangi birini
söyleyeyim bilmiyorum ama dün üçüncü yıldönümünü geride bıraktığımız, büyük bir
ihanetten muhteşem demokrasi zaferine dönüşen 15 Temmuz’un ruhunu birilerinin
tam manasıyla yaşayamadığı ve anlayamadığı çok belli. Birileri eteğindeki
taşları dökmek için özellikle 15 Temmuz’u beklemiş. Çünkü gerek siyasi erkler,
gerek medya ve sanat camiası, gerekse de halk nazarında yapılmaması gereken
şeyler yapıldı, yazılmaması gereken şeyler sosyal medyaya yazıldı çizildi. Örnekleri
görüyorsunuz kenarlarda ki bunlar yalnızca birkaçı. Soruyorum, böyle mi birlik
olacağız? Bu mudur bizim darbeye karşı dik duruşumuz, milli birliği sağlamaya
yahut da demokrasiye olan inancımız? Eğer buysa baştan açık açık söylemek lâzım
tek kelimeyle yandık. Gelecek adına hiç de iyi sinyaller vermiyoruz. Birisi
çıkar 15 Temmuz için çizilmiş afişlerdeki üniformalı teröristlerin temsilini
eleştirir, diğeri ona cevap verir, sonra başka biri çıkar ona verir, en sonunda
gitgide eski defterler açılmaya başlar vs… Bazıları da çıkar 15 Temmuz
kahramanlığını bile Atatürk’e bağlar, diğeri de ona nispet olsun diye 29 Ekim
ile 15 Temmuz’u ayrı ayrı yerlere koyar. Sosyal medyada kim ne yapmış hepsinin
örneği kayıtlı, bir-iki tane örnek ben de buraya koydum onun için uzun uzun
yazmıyorum. Bütün bu sosyal medyada yapılanlar, birlik olgusuna yakışmayan
aykırı hareketler. Ve nasıl bir psikolojidir anlam veremiyorum bir türlü. 15
Temmuz, hangi görüşten olursak olalım bizim birlik olgusunu sağlamamız için iyi
bir mesajdı. Ancak bu mesajı bile bazıları zaman içinde suiistimal etmek
suretiyle eritti. Neyse ki sonradan bu kişilerden birkaçı doğruyu buldu da
tartışmaların bir kısmı bitti. Ancak anlaşılan o ki gelecek 15 Temmuz benzer
tartışmalara gebe olabilir.
CHP’nin amacı
ne?


Tabii siyasiler
arasında CHP’nin bir kez daha ortaya attığı FETÖ’nün siyasi ayağı tartışması
bir kez daha patlak verdi. Bir süre o tartışma da gündemdeki yerini koruyacak
gibi. Ama somut bir gelişme yaşanmayacaktır. Tabii bu noktada ben özellikle CHP
ve diğer muhalefet partilerinin amacının ne olduğunu merak ediyorum. Yayınlamış
oldukları bildiriyi okudum, siyasi ayak tartışmasını Erdoğan ve AK Parti’ye tek
başına yıkma amacı güdülüyor bana kalırsa. Yürekli bir savcı arıyorlarmış
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çıkıp soracak. Madem bu kadar şüphe ediyorsun önerge
ver, salt çoğunlukla Yüce Divan’ın(Anayasa Mahkemesi) toplanmasını sağla. CHP
bildirisi her şeyden önce “kontrollü darbe” imasını yinelemekte gördüğüm
kadarıyla. OHAL’in ilan edildiği 20 Temmuz’u da ısrarla sivil darbe olarak nitelendirmek
yanlış. Çünkü devletin kendini temizlemesi için o dönem gerekliydi. Ve sanki
iktidar partisi başından beri her şeyi biliyordu, bu örgütü bilerek isteyerek
içine aldı, büyüttü ve palazlanarak darbe yapmasını sağladı gibi bir algı
oluşturulmaya çalışılmış. Diğer muhalefet partileri de CHP’nin bu iddiasına
ortada çok somut bir şey olmaksızın çanak tutuyor. Bir iktidar kendi kendine,
üstelik devleti riske atmak suretiyle, bilerek darbe yapar mı? Hakeza birlik
bütünlük mesajları verilmesi gereken 15 Temmuz meclis özel oturumda CHP Grup
Başkanvekili Engin Özkoç kürsüye çıkıyor ve ayrılığı daha da pekiştiren
suçlayıcı sözler sarf ediyor. Geçen yazımda da ifade ettim, bu örgütün en az
40-50 yıllık bir geçmişi var. Madem siyasi bir ayaktan söz ediyoruz; kanımca
bunun son 13-14 yılı AK Parti ile beraberse, önceki yıllar ve 17-25 Aralık
süreci için de CHP’nin ve diğer muhalefet partilerinin kendi iç muhasebesini
yapması gerekir bu darbeler hususunda. Bakınız sayın Kılıçdaroğlu o gece
havalimanında nasıl tankların arasından geçip giderek Bakırköy Belediye
Belediye Başkanı ile darbeyi seyrettiğini gösteren görüntüleri, 17-25
Aralık’tan 15 Temmuz’a uzanan süreçte neden örgüt televizyonlarına çıktığını ve
o dönem iktidar partisini hırsızlıkla suçladığına dair birçok soru ve iddiayı
hala açıklayamadı. 7 Ağustos Yenikapı mitingi ile oluşan birlik ruhunu bozan da
Kemal Kılıçdaroğlu idi. Bildiğin bir şey varsa baştan bir şey ima etmeden
gidersin yargıya delillerinle birlikte dosyanı sunarsın. Böyle kurusıkı
sallayıp çamur at izi kalsın mantığıyla bir yere varılmaz. Dolaysıyla hiç
samimi bulmadım ana muhalefetin tavrını. Aynı durum iktidar partisi için de
geçerli. Çünkü karanlık noktalar var hala darbe konusunda aydınlatılmamış,
aydınlatılmalı. İşte bu iş de şuan onların sorumluluğunda. Ne kadar yaptıkları
da şüpheli.
O telefon ve
Tijen Karaş

15 Temmuz
gecesinin medya bağlamındaki sembol isimlerinden biri hiç şüphesiz o dönem
Doğan TV(Kanal D-CNN Türk) Ankara Temsilcisi olan, şimdilerde de Hürriyet
Gazetesi Ankara Temsilcisi ve yazarlığı yapan meslek büyüğümüz Hande Fırat’ın
meşhur telefonu artık sergilenmek üzere Atatürk Havalimanı’ndaki Hafıza 15
Temmuz Müzesi’ne konuldu. Bir gazeteci olarak bundan büyük gurur ve başarı
olamaz herhalde. Ama gerçekten hakkını teslim edelim darbeyi engelleyen o
telefon ve Hande Fırat olmasa, bugün daha farklı şeyler konuşuyor olabilirdik.
Ve aynı gazetecilik idealiyle vitrinde başarılı bir şekilde ilerlemeye devam
ediyor ve edecektir de. Bir diğer sembol isim, yine meslek büyüklerimizden TRT
spikeri Tijen Karaş hanımın da şuan neler yaptığını merak ediyorum. Acaba
ekrana veya en azından gazeteciliğe dönmeyi düşünmüyor mu kendileri? Tabii
kolay bir şey değildi o gece yaşatılmaya mecbur bırakıldığı korku. Bir kadına
zorla darbe bildirisi okutmak, hangi aklın ürünüdür böylesi bir canilik
düşündükçe insanın içi ürperiyor. Ama o üniformalı teröristler o gece bunu bile
yapacak hatta kendi vatandaşını ona emanet edilen silahla vuracak kadar
alçaldılar. Bütün bunları niye hatırlatıyorum çünkü birliğimizin pekişmesi
gerektiğinin kanıtıdır. Tijen hanım çok fazla medyaya yansımıyor ama
yansıyandan gördüğüm, katıldığı konferanslarda en azından o geceki tecrübeleri
ve gazeteciliğiyle birlikte birlik olgusunu bizlere hatırlatıyor. Kendisiyle ve
Hande Fırat hanımla tanışıp bir gün söyleşi yapmayı çok isterim. Kendine
inandığı gün kaldığı yerden bu onurlu mesleğe devam edecektir diye düşünüyorum.
Bütün bunlardan yola çıkarak ana fikrimiz şudur ki; birliğimizi bozacak, birlik
olgumuzu zedeleyecek tavır, söylem ve uygulamalardan vazgeçmek, milli ve ortak
değerlerimizi 81 milyon ortak paydada bölüşmek suretiyle savunmak ve
sahiplenmek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün belirttiği üzere Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin ilelebet payidar kalması için elzemdir.
Muhammet YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder