4 Nisan 2019 Perşembe

Politik Eksen: Gazetecilik Etiği ve Ajans Muamması


GAZETECİLİK ETİĞİ VE AJANS MUAMMASI

Son günlerde özellikle CHP’yi ve Ekrem İmamoğlu’nu sandık usulsüzlüğü süreciyle ilgili eleştiri yağmuruna tutmam doğal olarak bazı CHP’li arkadaşlarımda bir rahatsızlık oluşturmuş. Bundan önce AK Parti’yi seçim sürecindeki stratejisi nedeniyle eleştirdiğimde de belli birtakım eleştiriler almıştım o kesimden. Bunlar esas olarak benim doğal karşıladığım ve saygı duyduğum durumlar. Ki gazetecinin seveni yoktur tek seveni halk ve meslektaşlarıdır. Bununla birlikte ülkemizdeki herhangi bir siyasi oluşum, parti ve ideolojiye doğrudan ya da dolaylı hiç kimsenin benim tarafsız olduğumu düşüneceklerini de sanmıyorum. Yine de eleştirilere ilişkin cevap hakkımı kullanmak adına topluca yanıt vermek ve seçim gecesi yaşanan Anadolu Ajansı muammasına ilişkin birkaç sözüm olacak. Herkesin aklındaki temel olgu şudur değil mi; gazeteci tarafsız olmalıdır. Doğru tarafsız olmalıdır fakat ideolojik açıdan geçerlidir bu olgu bizim geçmişte anlatmadığımız, dolayısıyla şimdi de izahını yapmakta güçlük çektiğimiz mesele tam da bu. Gazetecinin bir siyasi partiyle bağı olmaz çünkü her partiye eşit yaklaşmak, gerektiğinde takdir edip gerektiğinde de eleştirmesinin mübah olması için bu bir zorunluluktur. Bunun dışında gazeteci taraftır, doğrudan ve doğru olduğuna inandığından yana gazeteci taraftır. Ancak bulduğu madene de gümüş buldum, altın buldum, elmas buldum anlayışıyla gitmemelidir gazeteci. Yani sazan gibi her ortaya atılan iddiaya peşin hüküm sürerek çıkarımlarda bulunmamalıdır. İyice araştırmasını yapmalı, gözlemlemeli ve en önemlisi birden fazla yerden teyit edip vardığı kanıyı halka aktarmalıdır. Yoksa halk gözünde itibarı düşük bir gazeteci olur dolayısıyla da dikkate alınmazsınız. İşte ben bu çizgide gazetecilik yapmakta, yazılarımı bu çerçevede kaleme almaktayım. Ve ben bu anlayışa “çapraz gazetecilik” diye bir isim de taktım. Çünkü çapraz sorular sorar, karşıyı zor durumda bırakacak sorgulamalar yaparım. Eleştiri almak da bu işin doğasında var ve her eleştiriye saygım var ancak saygı çerçevesinde olursa. Linç etmeye varan eleştirileri asla dikkate almam.

AA muamması

Her seçimde televizyonlara, gazetelere ve internete veriler bildiğiniz üzere devletin haber ajansı Anadolu Ajansı(AA)’ndan gelir. Fakat 31 Mart seçimlerinin sonuçları açıklanırken nasıl olduysa bir anda veri akışı durdu. Tabii durumun zamanlaması çok manidardı çünkü Ekrem İmamoğlu sonuçlarda üstünlük kurmaya çok yakındı. Doğal olarak muhalefetten “Kaybetmeyi hazmedemediler” çıkışı geldi. Zamanlama ve sandıktaki duruma baktığımızda haklılar, neden başka zamanda değil de İmamoğlu sonuçlarda öne geçeceği zamanda birden durduruldu? Anadolu Ajansı’nın konuya ilişkin bir açıklaması oldu fakat pek çok çevre gibi beni de tatmin etmedi. Dolayısıyla şuanda orada çalışan emekçiler şüpheli duruma düştü. Kurumun itibarı da zedelenmiş oldu. Ben bu konuda muhalefetin eleştirilerine katılıyorum. Mümkünse AA ya bir daha seçim yayını yapmasın veriler doğrudan YSK’dan aktarılsın ya da kurumla ilgili radikal değişiklikler yapılsın.

Verilerin kaynağı

Tabii bu istenmeyen durum sonrası sorgulanması gereken bir şey daha var; AA’ya seçim verileri nereden geliyor? Henüz buna ilişkin bir açıklama yok, açıklanacak gibi de görünmüyor lakin bu devlette şeffaflık ilkesine aykırı. Ben bugüne kadar Anadolu Ajansı bir devlet kurumu olduğu için veriler Yüksek Seçim Kurulu’ndan geliyor diye biliyordum ancak YSK Başkanı Sadi Güven “AA benim müşterim değil, benden veri almıyor” deyince şaşırdım ve afalladım. Devletin haber ajansı nasıl olur da veriyi kaynağından almak yerine başka yerden alır? Bu halk nazarında ciddi bir sorun bana kalırsa. Milli Mücadele’nin kilit kurumu AA’nın itibarının kurtarılması için rejenerasyona(yenilenmeye) ihtiyaç olduğu açık. Bu şekilde devam etmesi hem halk hem devlet için büyük sakınca oluşturacaktır.

Muhammet YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder