11 Mart 2019 Pazartesi

Politik Eksen: Amerika'nın İkiyüzlülüğü


AMERİKA’NIN İKİYÜZLÜLÜĞÜ

Amerika Birleşik Devletleri’nin öyle bir dış politikası var ki bir taraftan yüzüne gülen, diğer tarafta da türlü türlü oyunlar çevirip en yakının bile kuyusunu kazacak bir ikiyüzlülüğe sahip. Özellikle almak istediği bir şey varsa bir ülkeden dost düşman tanımadan her şekilde gözünü karartabiliyor. Bu cüretkarlık Donald Trump başkan seçildikten bir iki ay sonra başladı tabii. Önce skandal Kudüs kararına imza attılar, ardından o skandal kararların devamı da geldi. Bizdeki en yakın örnek de rahip Andrew Brunson olayıydı. Kur üzerinden yapılan ekonomik saldırılar Brunson serbest bırakılana kadar her gün dozajı artırılmak suretiyle devam etti. Şimdi de bir F-35, Patriot füzesi ve S-400 meselesi çıktı. S-400 alırsanız bedeli ağır olur şeklinde tehdide başladı Pentagon, teklifler Ankara tarafından reddedilince. Tamamen çıkar ilişkisine dayalı bir stratejik ortaklık politikası yürüttüğü belli. Hükümet yetkililerimiz de diyor ki haklı olarak sen bize Patriot vermezsen biz de başka dostumuzla iş birliğini yaparız. Şimdi burada ilişkileri biz mi geriyoruz? Sen Amerika olarak çıkarını düşüneceksin, çıkarların hatta her türlü cüretkârlığa soyunacaksın da, biz Türkiye olarak kendi çıkarlarımızı, kendi güvenliğimizi düşünüp belli adımlar atamayacak mıyız? Bizi kendi güdümündeki eyaletlerden biri sanıyor Amerika. Türkiye duruşunu bozmamalı. Ülkemizi yönetmekte olan AK Parti hükümetinin tam da bu noktada soğukkanlılığını koruması gerekiyor. Bu meselenin sonu Brunson gibi olmamalı. Kaldı ki bu olay Brunson olayından çok daha farklı bir boyuttaki füze savunma sistemi mevzusu. İşte beka meselesi diyorlar ya hep seçimler için Devlet Bahçeli ve Erdoğan, asıl beka meselesi burada başlıyor. Çünkü Türkiye’nin ulusal güvenliğine karşı açık bir tehdit söz konusu. Bu tehdide karşı dimdik durmak son derece önemli ve kritik bir dış politika sınavıdır. Bu kadar kesin durup sonradan çıkarlarımız için bile olsa geri çekilmek uluslararası alanda ciddi bir itibar zedelenmesi ve prestij kaybına yol açacaktır. Dolayısıyla iş, blöf siyasetine dönmemeli. Unutulmasın ki sınır bölgelerdeki şehirlerine geçmişte onlarca roketi ve füzeyi yüyen ülke Amerika değil Türkiye’dir.

Bu nasıl ortaklık?

Şu konuda hükümetimizi gerçekten takdir ediyorum duruşları bağlamında; Amerika Birleşik Devletleri’ne her fırsatta “PKK/PYD/YPG’ye verdiğiniz desteği çekin” diyorlar. Ancak sözümüzle kalıyoruz ve bunun tek başına bir faydası da olmuyor. Daha radikal adımlar atılmalı. Çünkü çekmiyor o desteği ABD. Başkan Trump çekiyorum desteğimi diyor, bir gün sonra ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un bir sözüyle anında geri adım atıyor. Buradan bu stratejik ortaklığa getirmek istiyorum konuyu çünkü her fırsatta vurgulanıyor. Ben anlamıyorum bu nasıl bir ortaklık? Yani ortağını tehdit eden terör örgütlerini açıkça destekleyen bir ülke gerçekten stratejik ortak olabilir mi? Bana kalırsa bu durumun bir kez daha gözden geçirilmesi gerek.

İrade sürdürülmeli

Bu gerginlik böyle devam ederse ABD, Türkiye’ye karşı en güçlü silahı kur kartını tekrar açabilir. Brunson olayında böyle olmuştu hatırlayın. Ve Trump “Türkiye eğer Kürtleri, PKK/PYD/YPG’yi kast ediyor, vurursa ekonomik yönden onları mahvederiz” demişti. Geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gayet mantıklı şöyle bir açıklama geldi “Mesele S-400 değil, Türkiye’nin kendi iradesiyle hareket etmesi”. Asıl mesele evet Cumhurbaşkanı’nın söylediği gibidir, fakat işin önemli tarafı bu iradeyi sarsmadan sürdürebilmektir. Kur ve dövizin, olası yükselişle oluşturacağı ekonomik baskının ya da başka türlü tehditlerin bizi esir alabilmesi durumunu şimdiden hesap ederek önlemleri almalı, adımlarımızı sağlam atmalıyız. Başka bir ifadeyle iradeyi sürdürmek artık zaruridir bu noktadan sonra. Şayet sürdüremezsek o zaman bekayı da koruyamamış oluruz. Ülke yönetimine duyulan güven de bir kez daha sarsılmış olur.

Muhammet YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder