12 Temmuz 2020 Pazar

Politik Eksen: Ayasofya Hasretine Son


AYASOFYA HASRETİNE SON

Öncelikle uzun bir aranın ardından yeniden blog sayfamızda yeni bir köşe yazısıyla huzurlarınızdayız. Bir süredir devam eden sessizliğimizi Kırmızı Alan YouTube ITV’yi kısmen de olsa hayat geçirerek bozmuştuk. Burada belli aralıklarla Medya Günlüğü isimli programı yapmaktayım. Zaman ilerledikçe ve ekibimizi oluşturup güçlendirdikçe bu uzun vadeli projeyi daha da geliştireceğiz. Vatandaş fikirleri de bizim için önemli olacak. Blog sayfamızı da ihmal etmeyeceğiz tabii ki ve Medya Günlüğü’nün son bölümünde ele aldığım konuyu yazacağım bugün. 86 yıllık hasret bitti, Fatih’in emaneti Ayasofya’nın, müze statüsünden çıkarılarak yeniden cami olması yönünde tarihi bir adım atıldı. Tabii birçok büyük adım bazı tartışmaları da beraberinde getirir. Özellikle I. Dünya Savaşı’na girme nedeni olan Megali İdea yahut kimi kaynaklarda Megalo İdea, ki Yunanca’da Büyük Fikir anlamına gelir, düşüncesine sahip Yunanistan’ın konuya müdahil olması son derece hadsiz olmakla birlikte beklenen bir durumdu. Programda da söyledim; adamlar sanki kendi ülkelerinde hiç sorun yokmuş gibi, öncesinde Yorgo Papandreu’dur, Lukas Papadimos’tur, Alexis Çipras’tır şimdi de Kiryakos Miçotakis midir nasıl bir karın ağrısıysa bunlar, bütün işi gücü bırakıp rotayı Ayasofya’yı çevirmiş. Gereken cevabı gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, gerekse de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu verdi. Ayasofya Cami, Türkiye topraklarının göz bebeği İstanbul’un incisi, bu nedenle de Türkiye’nin milli egemenlik meselesidir. Her türlü yetki ve sorumluluk da Türkiye’ye aittir. Nitekim hukuk çerçevesinde hareket edildi, dört yıldır süren davanın neticesi göz önüne alınıp kılıfına uydurularak Ayasofya yeniden ibadete açıldı. Hayırlı uğurlu olsun.

Siyasi bir karar mı?

Ayasofya kararı dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de infiale yol açtı. Bazı kesimler kararın tamamen siyaseten alındığını düşünmekte. Ayasofya’nın bence de gereğinden fazla siyasete alet edildiği doğru. Çünkü daha önce iki seçim döneminde dış güçlere gözdağı vermek amaçlı bir koz olarak kullanıldığı bir gerçek. Nitekim Karar Gazetesi yazarı Taha Akyol’un “Ayasofya siyasete açıldı” yazısının sonucuna katılmasam da bazı vurguladığı bölümlerde siyasi açıdan konunun vehameti anlaşılmakta. Bu kez de aynı blöf yapılmış olsa AK Parti, buradan muhafazakâr camianın gözünde ciddi bir prestij kaybına uğrayacaktı. Eminim bu durum da düşünülerek hareket edilmiştir fakat tamamen siyasete yormak bence doğru değil. Bu yönde milletin birçok kesiminde uzun yıllardır süregelen bir beklenti olduğu açık. Ayrıca özü ibadethane olan bir mekânın müze olması devleti yönetenleri de rahatsız ediyordur diye düşünüyorum.

Erdoğan’ın geçmişteki sözleri

Tabii bu minvalde haklı olarak göz önüne alınması gereken bir konu daha var. O da daha önce gündeme geldiği vakitte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ayasofya konusunda takındığı tavır. 31 Mart seçimleri döneminde Ayasofya gündeme geldiğinde Erdoğan, 18 Mart 2019 tarihli Kanal 7 Seçim Özel yayınında Sultanahmet doldurulmadan Ayasofya’nın açılmasını uygun bulmadığını ifade etmiş, bununla birlikte “Bunun bir götürüsü var, onun bizim için faturası çok daha ağırdır” demişti. Bu sadece çarpıcı bir cümlesi devamını internette bulabilirsiniz. O zaman uygun görülmeyip şimdi değişen durum tam olarak nedir? İster istemez bu konu gündeme geliyor ve herkes bu sorunun cevabını duymak istiyor. 10 Temmuz saat 20.53’teki Millete Sesleniş konuşmasını izledim fakat sorunun cevabına dair bir cümleye rastlamadım. Lakin bu soru cevap bulmazsa sayın Cumhurbaşkanı için durum siyaseten dezavantaja dönüşebilir. Şimdilik bu kadar ikinci bir yazıyla Ayasofya’yı konuşmayı sürdüreceğiz.

Muhammet YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder