AYASOFYA HASRETİNE SON
Öncelikle uzun bir aranın ardından yeniden blog
sayfamızda yeni bir köşe yazısıyla huzurlarınızdayız. Bir süredir devam eden
sessizliğimizi Kırmızı Alan YouTube ITV’yi kısmen de olsa hayat geçirerek bozmuştuk.
Burada belli aralıklarla Medya Günlüğü isimli programı yapmaktayım. Zaman ilerledikçe
ve ekibimizi oluşturup güçlendirdikçe bu uzun vadeli projeyi daha da
geliştireceğiz. Vatandaş fikirleri de bizim için önemli olacak. Blog sayfamızı
da ihmal etmeyeceğiz tabii ki ve Medya Günlüğü’nün son bölümünde ele aldığım
konuyu yazacağım bugün. 86 yıllık hasret bitti, Fatih’in emaneti Ayasofya’nın,
müze statüsünden çıkarılarak yeniden cami olması yönünde tarihi bir adım
atıldı. Tabii birçok büyük adım bazı tartışmaları da beraberinde getirir.
Özellikle I. Dünya Savaşı’na girme nedeni olan Megali İdea yahut kimi
kaynaklarda Megalo İdea, ki Yunanca’da Büyük Fikir anlamına gelir, düşüncesine
sahip Yunanistan’ın konuya müdahil olması son derece hadsiz olmakla birlikte
beklenen bir durumdu. Programda da söyledim; adamlar sanki kendi ülkelerinde
hiç sorun yokmuş gibi, öncesinde Yorgo Papandreu’dur, Lukas Papadimos’tur, Alexis
Çipras’tır şimdi de Kiryakos Miçotakis midir nasıl bir karın ağrısıysa bunlar,
bütün işi gücü bırakıp rotayı Ayasofya’yı çevirmiş. Gereken cevabı gerek
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, gerekse de Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu verdi. Ayasofya Cami, Türkiye topraklarının göz bebeği
İstanbul’un incisi, bu nedenle de Türkiye’nin milli egemenlik meselesidir. Her
türlü yetki ve sorumluluk da Türkiye’ye aittir. Nitekim hukuk çerçevesinde
hareket edildi, dört yıldır süren davanın neticesi göz önüne alınıp kılıfına
uydurularak Ayasofya yeniden ibadete açıldı. Hayırlı uğurlu olsun.
Siyasi bir
karar mı?
Ayasofya kararı dünyanın birçok yerinde olduğu gibi
ülkemizde de infiale yol açtı. Bazı kesimler kararın tamamen siyaseten
alındığını düşünmekte. Ayasofya’nın bence de gereğinden fazla siyasete alet
edildiği doğru. Çünkü daha önce iki seçim döneminde dış güçlere gözdağı vermek
amaçlı bir koz olarak kullanıldığı bir gerçek. Nitekim Karar Gazetesi yazarı
Taha Akyol’un “Ayasofya
siyasete açıldı” yazısının sonucuna katılmasam da bazı vurguladığı bölümlerde
siyasi açıdan konunun vehameti anlaşılmakta. Bu kez de aynı blöf yapılmış olsa
AK Parti, buradan muhafazakâr camianın gözünde ciddi bir prestij
kaybına uğrayacaktı. Eminim bu durum da düşünülerek hareket edilmiştir fakat
tamamen siyasete yormak bence doğru değil. Bu yönde milletin birçok kesiminde
uzun yıllardır süregelen bir beklenti olduğu açık. Ayrıca özü ibadethane olan
bir mekânın müze olması devleti yönetenleri de rahatsız ediyordur diye
düşünüyorum.
Erdoğan’ın
geçmişteki sözleri
Tabii bu minvalde haklı olarak göz önüne alınması gereken
bir konu daha var. O da daha önce gündeme geldiği vakitte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
Ayasofya konusunda takındığı tavır. 31 Mart seçimleri döneminde Ayasofya gündeme
geldiğinde Erdoğan, 18 Mart 2019 tarihli Kanal 7 Seçim Özel yayınında Sultanahmet
doldurulmadan Ayasofya’nın açılmasını uygun bulmadığını ifade etmiş, bununla
birlikte “Bunun bir götürüsü var, onun bizim için faturası çok daha ağırdır”
demişti. Bu sadece çarpıcı bir cümlesi devamını internette
bulabilirsiniz. O zaman uygun görülmeyip şimdi değişen durum tam olarak nedir?
İster istemez bu konu gündeme geliyor ve herkes bu sorunun cevabını duymak
istiyor. 10 Temmuz saat 20.53’teki Millete Sesleniş konuşmasını izledim fakat sorunun
cevabına dair bir cümleye rastlamadım. Lakin bu soru cevap bulmazsa sayın
Cumhurbaşkanı için durum siyaseten dezavantaja dönüşebilir. Şimdilik bu kadar
ikinci bir yazıyla Ayasofya’yı konuşmayı sürdüreceğiz.
Muhammet YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder