SOSYAL
MEDYA, BİLİNÇ VE KÜLTÜR
Sosyal medya gerçekten
ilginç bir psikoloji. Kimse üzerine alınmasın ama bazı insanlar orada kendi
benliğini bırakıp bambaşka biri olup çıkıveriyorlar. Öyle ki gerçek dünyada
birbirini tanıyan kişilerin bile orada zaman zaman kendileri arasında farklı davranışlar
ve diyaloglar içinde olduğunu, oradan çıkılıp gerçek dünyaya dönüldüğü vakit
sanki hafızalarının silinmiş, hiçbir şey olmamış gibi hayatın devam ettiğini
görüyorsunuz. Ki ben bunu çok kez yaşayarak görmüş bir kardeşinizim. Eminim
çevrenizde örnekleri de vardır. Buraya kadar anlattıklarım bile aslında sosyal
medya kullanımının nasıl olması gerektiği konusunda bizlere ana fikri veriyor
gibi. Ama biz yine de detaylandıralım. Bilinç, elbette pek çok şey hatta belki
de her şeyde olduğu gibi sosyal medyada da öne çıkarılması gereken bir husus.
Ama sözde değil özde bir bilinçten bahsediyorum. Sosyal medyada ne
paylaşıyoruz? Neyi nasıl paylaşıyoruz? Ne maksatla paylaşıyoruz? Kimlerle neden
ve hangi amaçlarla takipleşiyoruz? Bu ve bunun gibi pek çok soruyu kendimize
sorup hızlıca tatbik etmek suretiyle sosyal medyada adımlarımızı atmak gerekli.
Oradaki psikolojiyi doğru yönlendirirsek şayet, o zaman sosyal medyayı bilinçli
kullanmış oluruz. Mesela gerçek anlamda sosyal medyayı kullanmak yeri
geldiğinde çevremizin genişlemesini sağlayabilir. Kendimden örneklendirerek
anlatayım; Ben yalnızca Twitter ve Instagram kullanıyorum. Ama ne keyif için ne
de hoş vakit geçirmek için. Sadece gazeteci olduğumdan dolayı kitlelere daha
rahat ulaşmak amacıyla kullanıyorum. Ve takip edenler bilir genellikle komik
durum, gülünç durumdan ziyade gerçekliği, içimde hissettiğim gerçek duygularımı
ve düşüncelerimi paylaşırım. Elbette ki takip eden kitleyle hoş vakit geçirmek
için de kullanıyorum. Bazen tanımadığım kişilerden istekler geliyor ya da ben
yolluyorum doğal olarak, onları da kabul ettiğim oluyor. Neden çünkü çevre
edinmek için. Tabii kızdığımız, üzüldüğümüz şeyler var; takibe geri takip
yapmamak, beğeni ve yorumlara geri dönmemek, uzun süre takipleştiğin arkadaşın
seni engelliyor veya takipten çıkarıyorsa sen de bir yandan sebebini merak
ederken diğer yandan aynı şeyi yapıyorsun. Benim de yaşadığım bir şey ve inanın
ne olduğunu çözemediğim garip bir psikolojik durum.
Doğrudan bilinçaltına
hükmediyor
Sosyal medya bütün bu yönleriyle
doğrudan bilinçaltına hükmeden bir olgu bana kalırsa. Ben bir sosyal medya
uzmanı değilim. Ama yeni medya okumuş, dolayısıyla işin ehli diyebileceğim
akademisyen hocalarım sayesinde sosyal medyayı kendimce biraz olsun çözmüş
biriyim. Aslında biz orada bir şey yapmıyoruz, sosyal medya bize yaptırıyor,
bizi yönlendiriyor. Biz orada bağımsız değiliz diye düşünüyorum. Esas orada
bağımlı hale geliyoruz, oradan çıktığımızda kendi dünyamızda özgürleşiyoruz.
Bakın bu kardeşiniz bunları da yaşayarak tecrübe etmiş birisi genç yaşında.
Uzman akademisyenler de söylüyor “Sosyal medyada her şeyi paylaşmayın” diye.
Kişi kendini rahat hissedecekse veya bir amacı varsa sosyal medyayı kullanmalı.
Ve işin en önemli tarafı bilinçli olarak kullanmalı.
Sosyal medyanın kültürü
“Sosyal medyanın da bir
kültürü olur mu?” demeyin, olur kardeşim. Hatırlarsınız burada “Eleştiri Kültürü”
başlıklı bir yazı da kaleme aldım. Orada eleştirinin kültüründen bahsetmiştim.
Doğru ve bilinçli kullanıldığı zaman sosyal medya bir medeniyet kaynaşmasını
bile sağlayabilir. Birbirini tanımayan iki insan takipleşip seviyeli bir
iletişim kurdukları takdirde bu yönde bir kültür ifade etmez mi? Bu sadece bir örnek
bu arada daha başka pek çok şekilde sosyal medya kültürü sağlanabilir.
Eleştirirken karşımızdakine saygısızlık yapmadan, saygı çerçevesinde durarak
iletişimi sağlamak yine duruma başka bir örnek. Ancak insanlar bu görüşe ne
kadar katılıyor onu bilemem. Ya da ne kadar sağlamak ister? Bu ancak yaşayarak
görülebilecek bir durum. Fakat şununla bitireyim en kötü kültüre sahip bir
sosyal medya bile kültürsüz bir sosyal medyadan daha iyidir.
Muhammet YILMAZ

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder