Politik Eksen: Basın Toplumun Aynasıdır
BASIN TOPLUMUN AYNASIDIR

Genç, yola yeni çıkmış
ulusal bir ajansın yerel bir kolunda çalışıyorken verdiğim bir röportajda
söylemiştim başlıktaki sözü. Basın toplumun aynasıdır. Toplumu aydınlatmanın en
iyi yoludur basın. Basını olmayan bir millet aynasız bir eve benzer. Kendini
göremeyen, görmek istediği gibi gören bir toplum ve devlet anlayışı oluşur. O
ayna sayesinde zaman zaman kendimizi görüp tahlil etme, sorgulayarak değiştirme
çabası içinde oluruz. Basın bu yüzden yasama, yürütme ve yargıdan sonra
dördüncü bir kuvvettir. Evet, bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Bütün
çalışan, çalışamayan yahut iş arayan gazetecilerin bugünü kutlu olsun. Bugüne
bugün ben de o iş arayan gazeteciler kervanındayım. Her özel günün olduğu gibi
bugünün de ayrı bir hikayesi var. İşte medyamıza yönelik tartışmalara geçmeden
önce bugünün neden Çalışan Gazeteciler Günü olduğuna ilişkin medya üzerine
yaptığım araştırmalardan derlediğim bilgileri sizlerle paylaşmak isterim. 10
Ocak 1961 yılında bugün adı 5817 sayılı Basın Kanunu olan; o dönem ise 212
sayılı “Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin
Tanzimi Hakkında Kanun” Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Kanun
basın yayın organlarında çalışan gazetecilere geniş özgürlük, tazminat gibi
birçok hak tanırken medya patronlarının birçok imtiyazını elinden alan bir
nitelik taşımakta idi. Dolayısıyla kendi işlerine gelmeyen bu yasaya karşı
içlerinde Falih Rıfkı Atay, Simavi kardeşler, Karacan ailesi, Ahmet Emin Yalman
gibi medya patronlarının da aralarında bulunduğu dokuz patron bir araya
gelmişler ve bir deklarasyon yayınlayarak üç gün gazete çıkarmama kararı
almışlar. Buna karşın gazeteciler de boş durmayarak Basın isimli bir gazete ile
patronlara karşılık vermişler. Gazetenin 11 Ocak 1961 tarihli manşeti gerçekten
çok manidar; ‘Daima halkın hizmetindeyiz’. Bu olaydan dolayı Çalışan
Gazeteciler Bayramı ilan edilen 10 Ocak, 1971 yılından sonra Çalışan Gazeteciler
Günü olarak kutlanmaya başlandı. İşte gazeteciliğin gerçek amacı bu olmasına
karşın Türkiye’de gerçek amacı bu olan gazeteciliği yapmak geçmişten bugüne
neredeyse çok az mümkün olabilmiş. İşte gazetecilerin haklarına sahip çıktığı
bir gün olması münasebetiyle bugün önemli bir gün gazeteciler adına.
Medya-siyaset ilişkisi
Gazetecilik mesleği çoğu zaman medya-siyaset çizgisi üzerinde dönem dönem değişken bir hareket göstermek suretiyle gidip gelmiş. Bakınız Demokrat Parti iktidarının sonlarına bir bakmakta fayda var. O dönem kendisine yakın gazetelere imkanlar konusunda imtiyaz konusunda hiçbir şeyden kaçınılmazken muhalif medyaya tam tersi muamele gösterilmiş. Yani bugün gerçekleşen kutuplaşma ortamı esasında Türkiye’deki medyada yeni görülen bir şey değil.Zaman zaman medyanın dizayn
ettiği bir siyaset anlayışı hakim olurdu, zaman zaman da siyasetin dizayn
ettiği bir medya olurdu işin özü Türkiye’de. Örneğin eski başbakan Mesut Yılmaz’ın
dönemin büyük medya baronu Aydın Doğan’ı evinde gizlice ziyaret ederken yakalandığı
görüşmeyi mutlaka izlemiş, görmüş veya anlatılırken duymuşsunuzdur. Ben 2000’li
yılların başındaki dönemi hatırlıyorum, bence en güzel zamanlarından biriydi
Türk medyasının. Haberleri izlemeyi, tartışma programlarını takip etmeyi
sevdiğim bir dönem. O dönem de medya baronları vardı fakat polemiklerde taraf
olmayan, kutuplaşmamış, iktidarcı-muhalif diye ayrışmamış bir düzen hakim
olduğu için herkes haberi farklı açılardan ama olduğu gibi verir etliye sütlüye
karışmazdı. Yine öyle olmasını şuan hangimiz istemez ki?
Bugünkü anlayış
Bugünkü medya anlayışı pek
çok vatandaş gibi beni de memnun etmiyor. Çünkü 17-25 Aralık süreciyle başlayan
ve hali hazırda devam eden medyatik kutuplaşma bitecek gibi görünmüyor. Halk
için habercilik anlayışı hemen hemen hiçbir medya kuruluşunda yok. Aradan
sıyrılabilenler olsa da onlar bile çoğu zaman siyaset erklerinin etkisinde
kalabiliyorlar. Bir de tabii gazetelerin ekonomik nedenlerden ötürü kapandığı
bir dönemden geçiyoruz. Bunun adına dijital dönüşüm diyor basılı yayınlarını
sonlandıran gazeteler ama ekonomik kriz kapıya gelince mi dijital dönüşüm
akıllara geldi? Emin olun ayakta kalabilecek olsalar Türkiye’de basılı
yayıncılığın sonu gelmez. Bakın pek çok nitelikli gazeteci işsiz kalıyor her
geçen gün. Niye çünkü Türk medyası zaman geçtikçe küçülüp niteliğini kaybettiği
için. Böyle giderse daha çok gazeteci işşizler kervanına katılacak, daha çok
gazete kapanacak ve medyanın itibarı daha da düşecektir. Benden uyarması.
Muhammet YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder