10 Ocak 2020 Cuma

Politik Eksen: Basın Toplumun Aynasıdır

BASIN TOPLUMUN AYNASIDIR

Genç, yola yeni çıkmış ulusal bir ajansın yerel bir kolunda çalışıyorken verdiğim bir röportajda söylemiştim başlıktaki sözü. Basın toplumun aynasıdır. Toplumu aydınlatmanın en iyi yoludur basın. Basını olmayan bir millet aynasız bir eve benzer. Kendini göremeyen, görmek istediği gibi gören bir toplum ve devlet anlayışı oluşur. O ayna sayesinde zaman zaman kendimizi görüp tahlil etme, sorgulayarak değiştirme çabası içinde oluruz. Basın bu yüzden yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü bir kuvvettir. Evet, bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Bütün çalışan, çalışamayan yahut iş arayan gazetecilerin bugünü kutlu olsun. Bugüne bugün ben de o iş arayan gazeteciler kervanındayım. Her özel günün olduğu gibi bugünün de ayrı bir hikayesi var. İşte medyamıza yönelik tartışmalara geçmeden önce bugünün neden Çalışan Gazeteciler Günü olduğuna ilişkin medya üzerine yaptığım araştırmalardan derlediğim bilgileri sizlerle paylaşmak isterim. 10 Ocak 1961 yılında bugün adı 5817 sayılı Basın Kanunu olan; o dönem ise 212 sayılı “Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun” Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Kanun basın yayın organlarında çalışan gazetecilere geniş özgürlük, tazminat gibi birçok hak tanırken medya patronlarının birçok imtiyazını elinden alan bir nitelik taşımakta idi. Dolayısıyla kendi işlerine gelmeyen bu yasaya karşı içlerinde Falih Rıfkı Atay, Simavi kardeşler, Karacan ailesi, Ahmet Emin Yalman gibi medya patronlarının da aralarında bulunduğu dokuz patron bir araya gelmişler ve bir deklarasyon yayınlayarak üç gün gazete çıkarmama kararı almışlar. Buna karşın gazeteciler de boş durmayarak Basın isimli bir gazete ile patronlara karşılık vermişler. Gazetenin 11 Ocak 1961 tarihli manşeti gerçekten çok manidar; ‘Daima halkın hizmetindeyiz’. Bu olaydan dolayı Çalışan Gazeteciler Bayramı ilan edilen 10 Ocak, 1971 yılından sonra Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanmaya başlandı. İşte gazeteciliğin gerçek amacı bu olmasına karşın Türkiye’de gerçek amacı bu olan gazeteciliği yapmak geçmişten bugüne neredeyse çok az mümkün olabilmiş. İşte gazetecilerin haklarına sahip çıktığı bir gün olması münasebetiyle bugün önemli bir gün gazeteciler adına. 

Medya-siyaset ilişkisi

Gazetecilik mesleği çoğu zaman medya-siyaset çizgisi üzerinde dönem dönem değişken bir hareket göstermek suretiyle gidip gelmiş. Bakınız Demokrat Parti iktidarının sonlarına bir bakmakta fayda var. O dönem kendisine yakın gazetelere imkanlar konusunda imtiyaz konusunda hiçbir şeyden kaçınılmazken muhalif medyaya tam tersi muamele gösterilmiş. Yani bugün gerçekleşen kutuplaşma ortamı esasında Türkiye’deki medyada yeni görülen bir şey değil.Zaman zaman medyanın dizayn ettiği bir siyaset anlayışı hakim olurdu, zaman zaman da siyasetin dizayn ettiği bir medya olurdu işin özü Türkiye’de. Örneğin eski başbakan Mesut Yılmaz’ın dönemin büyük medya baronu Aydın Doğan’ı evinde gizlice ziyaret ederken yakalandığı görüşmeyi mutlaka izlemiş, görmüş veya anlatılırken duymuşsunuzdur. Ben 2000’li yılların başındaki dönemi hatırlıyorum, bence en güzel zamanlarından biriydi Türk medyasının. Haberleri izlemeyi, tartışma programlarını takip etmeyi sevdiğim bir dönem. O dönem de medya baronları vardı fakat polemiklerde taraf olmayan, kutuplaşmamış, iktidarcı-muhalif diye ayrışmamış bir düzen hakim olduğu için herkes haberi farklı açılardan ama olduğu gibi verir etliye sütlüye karışmazdı. Yine öyle olmasını şuan hangimiz istemez ki?

Bugünkü anlayış

Bugünkü medya anlayışı pek çok vatandaş gibi beni de memnun etmiyor. Çünkü 17-25 Aralık süreciyle başlayan ve hali hazırda devam eden medyatik kutuplaşma bitecek gibi görünmüyor. Halk için habercilik anlayışı hemen hemen hiçbir medya kuruluşunda yok. Aradan sıyrılabilenler olsa da onlar bile çoğu zaman siyaset erklerinin etkisinde kalabiliyorlar. Bir de tabii gazetelerin ekonomik nedenlerden ötürü kapandığı bir dönemden geçiyoruz. Bunun adına dijital dönüşüm diyor basılı yayınlarını sonlandıran gazeteler ama ekonomik kriz kapıya gelince mi dijital dönüşüm akıllara geldi? Emin olun ayakta kalabilecek olsalar Türkiye’de basılı yayıncılığın sonu gelmez. Bakın pek çok nitelikli gazeteci işsiz kalıyor her geçen gün. Niye çünkü Türk medyası zaman geçtikçe küçülüp niteliğini kaybettiği için. Böyle giderse daha çok gazeteci işşizler kervanına katılacak, daha çok gazete kapanacak ve medyanın itibarı daha da düşecektir. Benden uyarması.

Muhammet YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder