6 Aralık 2019 Cuma

Yaşamın İçinden: Dil Kurutan Temenniler Yine Boş


DİL KURUTAN TEMENNİLER YİNE BOŞ

Bu başlığı içim acıyarak attım. Çünkü ne söylediysek, ne kadar azalıp bitmesini temenni ettiysek içi ondan fazla boş çıktı. Her can yakan ama maalesef ki bize bir arpa tanesi kadar yol aldırmayan temenni sonrası bir kadın daha cinayete kurban gitti. Diller kurudu temenniler ederek, umutla bekleyerek lakin yine boş yine boş ne yazık ki. Yanlış anlaşılmasın burada herkes ne kadar bağırsa çağırsa, isyan etse ve umutlu temennide bulunsa hakkıdır yeridir. Lakin benim takıldığım nokta sürekli dönüp dolaşıp aynı yere gelmiş olmamız. Münevver Karabulut’tan sonra uzunca bir süre biz kadın cinayetlerini konuşmamıştık. Belki de konuştuk o dönem çocuk aklımla bende fazla yer etmedi ama bu kadar değildir eminim. Çünkü 7 yaşımdan bu yana haber izleyen bir insanım, dolayısıyla mevzuya çok da ırak değilim. Ne zaman ki Özgecan Aslan vahşi bir şekilde öldürüldü, işte o noktadan sonra olaylar patladı önü alınamadı hala da alınamıyor. Sanki ücra yerlere sinmiş, köşelere saklanmış her cani bunu bekliyordu. Ondan sonra kaç tane sembolleşmiş cinayet konuştuk. O kadar fazla var ki bir iki tanesi dışında hatırlayamıyorum. Helin Palandöken, Ceren Damar, Şule Çet, Güleda Cankel, Ayşe Tuba Arslan ve diğerleri... Şimdi ise 20 yaşında bir üniversite öğrencisi, benim memleketimin üniversitesinde okuyan bir öğrenci, Ordulu mu değil mi bilmiyorum ama her halükarda burada yaşıyor olması memleketlim olması için yeterli benim adıma, evinin önünde bıçaklanarak öldürüldü. Balerin olan kızımızın adı Ceren Özdemir. Ordu Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi doktorunun anlattığına göre o eli kanlı katilin bıçağı Ceren’in kalbini ortadan ikiye bölmüş. Otopside çıkanlar bile bu kadar beni şaşırtmaz, üzmez ve sinirlendiremezdi pekala. Dikkat ediyor musunuz her kadın cinayetinde artık seviye yükseliyor. Sebebi neydi bilmiyorum ama pek çok kişi gibi tahmin edebiliyor ve hemen hemen aynı şeyleri düşünüyorum. Ve bütün kadınlar soruyor şimdi; sırada kim, hangi kadın nasıl bir vahşiliğe kurban gidecek? Ben de soruyorum; bu vebalı virüsü bulaşmasını engellemek için ilgili merciiler neyi beklemekteler ve ne zamana kadar bekleyecekler? Bu hastalıklı zihniyet nereden nasıl geldi de yerleşti birtakım beyinlere, nasıl sirayet etti Türk toplumuna gerçekten merak ediyorum. Her seferinde içi boş çıkıyor ama bu bizim sesimizi kısmamıza bahane değil. Yine de susmamalıyız, alışmamalıyız. Bilinçli ve duyarlı insanlar olarak her zaman tepkimizi göstermeliyiz. Çünkü susmak onaylamaktır. Susarak hastalıklı zihniyetlere yer açmış olmaktan başka bir şey yapmış olmayız.

Adaletteki boşluk

Katilin sabıka dosyasına bakınız; 12 ayrı suçtan kaydı var, her çıkışta belaya bulaşmaktan, suç işleyip cana kıymaktan geri kalmamış üstüne cezaevinden firar etmiş azılı bir katil. Çok kişi gibi ben de düşünüyorum, dışarıda gezdiği her an suç işlemeye meyilli bu insan müsveddesine nasıl normal bir prosedür uygulanabiliyor? Bu olay son dönemlerde zaten tartışmalı hale gelen yargıyı ve adalet sistemini daha da açık hedef haline getirmiştir. Çünkü adaletteki boşluk yüzünden her geçen gün biz aynı şeyleri konuşuyor aynı şeyleri tartışıyoruz. Ve sonunda yine aynı noktaya dönüyoruz işin en kötü tarafı da bu. Dolayısıyla gerçek anlamda boşlukları dolduracak bir yargı reformuna ihtiyacımız var. Dikkat ediyorum da Ceren Özdemir olayı yaşandığından bu yana hemen her yetkili konuştu, ancak gelin görün ki Adalet Bakanı Abdülhamit Gül daha önceki cinayetler işlenirken suskun kaldı şimdi ancak konuştu. Yargıdaki bu işlevsizlik daha fazla görmezden gelinemez. Onun için sayın bakan ve başında bulunduğu Hakimler Savcılar Kurulu (HSK)’na büyük sorumluluk düşüyor. Ne yapıp edip bu sistem düzeltilecek başka hal çaresi yok bu garabeti önlemenin.

Nedir bu iyi haldeki ısrar?

İyi hal yasası denen bir yasa var biliyorsunuz. Bu yasa bize faydadan çok zarar getirdi. Cezaevindeki azılı pek çok mahkum bu yasanın verdiği açıklarla korkusuzca cinayet işlemeye başladı. Peki düzenleme yapılacağı söylenmesine rağmen nedir bu iyi hali göz önünde bulundurmadaki ısrar? İşte bakınız Şule Çet davası görülürken esas cezası ağırlaştırılmış müebbet olan sanığın cezası iyi hal gerekçesiyle önce müebbete sonra da 12 yıla kadar düştü. Demem o ki istisna yetmez, kaldırılması şart. Adalet Bakanı Gül, “İyi hal ile ilgili konuyla ilgili düzenleme yapılıyor” dedi göreceğiz. Yeni yargı paketi “suçtan caydırıcılık” ilkesine uygun bir şekilde hazırlanmalı. Bu konunun üzerine sayın Cumhurbaşkanı’nın da düşmesi lazım. Dış gündem kadar içerde ne olup bittiği hakkında bilgilendirilmeli. Son sözüm şudur ki darbeyle bile gelmeyen kısas ve idam için daha fazla beklemesinler, Avrupa Birliği’dir şudur budur gibi safsataları bir kenara bırakıp getirsinler.

Muhammet YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder