9 Nisan 2019 Salı

Politik Eksen: Ders Alma Var, Düzelme Yok


DERS ALMA VAR, DÜZELME YOK



Son üç seçimde, 31 Mart seçimleri de dahil, AK Parti için yapılabilecek en doğru tespit bu olur sanırım. Ders alma, hataları görme var ancak hatadan çıkarılan dersle düzelme ve değişim var mı derseniz gram yok. 16 Nisan Referandumu, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimleri, son olarak da 31 Mart Belediye ve Mahalli İdare Seçimleri. Seçmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a diyor ki “Biz sana güveniyoruz fakat parti kadrolarına güvenmiyoruz. Parti kadrolarını değiştir, anlayışını gözden geçir, özüne dön öyle gel”. Bazı şeyler büyük bir musibet başa gelmeden tam olarak görülemiyor demek ki. Hani derler ya “Bir musibet bin nasihatten evladır” diye, işte tam da o hesap şimdi AK Parti için yapılabilecek hesap. Ankara’yı kaybettiler, İstanbul’da da her ne kadar hukuki usulsüzlük olsa bile bu sonucu çok fazla etkilemeyecek gibi. Etkileyip sonucu değiştirse bile de rakiplerine karşı şuan çok aciz bir duruma düştü AK Parti. Demek ki beka söylemi tutmadı. Ya da tutmuş olsa bile büyükşehirlerde yaşayan halkın sorunu beka değil. “Memleket İşi Gönül İşi” ve “Gönül Belediyeciliği” gibi anlamlı temalarla çıktığı yolculukta strateji ve söylem hatası nedeniyle önemli illerde kaybeden parti oldu. Hatırlayın en son 7 Haziran Milletvekili ve Başbakanlık Seçimleri’nde tek başına iktidarı kaybederek böyle bir duruma düşmüştü. Ancak 1 Kasım’a kadar olan süreyi toparlanma açısından iyi değerlendirerek 1 Kasım’da net bir zafer elde edilmişti. Şimdi görünürde 4,5 yıl boyunca seçim yok, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle kesintisiz icraat dönemi başlayacak. Görünürde diyorum çünkü bu kadara kalmadan en geç 1-2 yıla yine bir erken seçimle karşı karşıya kalabiliriz. Bazı büyük gazeteci meslektaşlarımın da hafiften dillendirmeye başladığı gibi. Türkiye siyasi gündeminin seçimden seçime şekillendiğini de göz önünde bulundurursak bu beklenti bence yine çok geçmeden yerini bulur diye düşünüyorum. Olması gereken elbette bu değil, fakat ihtimaller dahilindedir ve göz önünde bulundurulması da gayet normaldir.

Kurtuluş reçetesi

Gelelim AK Parti’nin kurtuluş reçetesine. Böyle giderse şayet Erdoğan daha partinin başındayken AK Parti yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Çünkü parti içindeki hep söylüyoruz “AKP’li bir güruh” partiyi bitirmeye artık ciddi ciddi niyetlenmiş, el altından verdikleri sakat taktiklere parti tavanını ikna etmek suretiyle bunu adım adım gerçekleştirmekteler. Cumhurbaşkanı da bunu görmüş olmalı ki seçim akşamı balkona sadece eşi Emine Erdoğan’la çıkarak kabinede ve parti içinde değişim olacağının ilk sinyallerini verdi. Ancak bir değişim olacaksa bunun çok kapsamlı bir şekilde yapılması gerektiği açık. Çünkü seçmenin sandıkta verdiği mesaj “kökten öze doğru bir değişim” olması gerektiği mesajı benim anladığım. Mesela AK Partili Yasin Aktay’ın söylediği şu söz çok önemli “Liderin karizması hala yerli yerinde, taptaze ve canlı. Ancak onu izleyenler artık bu karizmaya inanmaktan ziyade o karizmadan faydalanmanın telaşına düşmüşlerdir”. İşte hem o karizmadan yaralanmak isteyen AKP’lilerin, hem metal yorgunluğunu atamamış kitlenin partiden tasfiye edilmesi, temizlenmesi şart. AK Parti içinde bulunduğu vahim durumdan ancak bu şekilde kurtulabilir.

İttifakın kazananı MHP

31 Mart seçimlerinin kağıt üzerindeki kazananı Cumhur İttifakı olabilir, fakat Cumhur İttifakı içindeki kazananı MHP olmuştur. Çünkü genelde yanlış bir strateji yürütmesine ve Mersin ve Adana gibi kendi açısından önemli yerleri kaybetmesine rağmen AK Partili seçmenin memnun olmadığı yerlerde alternatif konumunda olduğu için AK Parti’den aldığı bazı belediyelerle kendi seçmeninin gözünde tolore edilebilir bir sonuç elde etmiştir. Yani 24 Haziran’da olduğu gibi 31 Mart’ta da Cumhur İttifakı MHP’ye kazandırdı. Bu tabii aynı zamanda Cumhur İttifakı’nın AK Parti açısından devam etmesi için de bir neden oluşturdu. Şimdi AK Parti adına bir seçim yapma zamanı. Acaba bu şekilde pansuman tedavilerle gidip daha fazla kan kaybetmeyi ve yok olmayı göze alarak devam mı edecek, yoksa köklü ve uzaklaştığı özüne dönüşü sağlayacak kalıcı bir anlayış ve kadro değişikliğiyle yeni ve taze bir oluşum olma özelliğini koruyabilecek mi? Sorunun cevabını elbette önümüzdeki süreci bekleyip yaşayarak göreceğiz.

Muhammet YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder