DERS ALMA VAR, DÜZELME YOK

Son üç seçimde, 31 Mart seçimleri de dahil, AK Parti için
yapılabilecek en doğru tespit bu olur sanırım. Ders alma, hataları görme var
ancak hatadan çıkarılan dersle düzelme ve değişim var mı derseniz gram yok. 16
Nisan Referandumu, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimleri, son
olarak da 31 Mart Belediye ve Mahalli İdare Seçimleri. Seçmen Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a diyor ki “Biz sana güveniyoruz fakat parti kadrolarına güvenmiyoruz.
Parti kadrolarını değiştir, anlayışını gözden geçir, özüne dön öyle gel”. Bazı
şeyler büyük bir musibet başa gelmeden tam olarak görülemiyor demek ki. Hani
derler ya “Bir musibet bin nasihatten evladır” diye, işte tam da o hesap şimdi
AK Parti için yapılabilecek hesap. Ankara’yı kaybettiler, İstanbul’da da her ne
kadar hukuki usulsüzlük olsa bile bu sonucu çok fazla etkilemeyecek gibi.
Etkileyip sonucu değiştirse bile de rakiplerine karşı şuan çok aciz bir duruma
düştü AK Parti. Demek ki beka söylemi tutmadı. Ya da tutmuş olsa bile
büyükşehirlerde yaşayan halkın sorunu beka değil. “Memleket İşi Gönül İşi” ve “Gönül
Belediyeciliği” gibi anlamlı temalarla çıktığı yolculukta strateji ve söylem
hatası nedeniyle önemli illerde kaybeden parti oldu. Hatırlayın en son 7
Haziran Milletvekili ve Başbakanlık Seçimleri’nde tek başına iktidarı
kaybederek böyle bir duruma düşmüştü. Ancak 1 Kasım’a kadar olan süreyi toparlanma
açısından iyi değerlendirerek 1 Kasım’da net bir zafer elde edilmişti. Şimdi
görünürde 4,5 yıl boyunca seçim yok, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle
kesintisiz icraat dönemi başlayacak. Görünürde diyorum çünkü bu kadara kalmadan
en geç 1-2 yıla yine bir erken seçimle karşı karşıya kalabiliriz. Bazı büyük
gazeteci meslektaşlarımın da hafiften dillendirmeye başladığı gibi. Türkiye
siyasi gündeminin seçimden seçime şekillendiğini de göz önünde bulundurursak bu
beklenti bence yine çok geçmeden yerini bulur diye düşünüyorum. Olması gereken
elbette bu değil, fakat ihtimaller dahilindedir ve göz önünde bulundurulması da
gayet normaldir.
Kurtuluş reçetesi
Gelelim AK Parti’nin kurtuluş reçetesine. Böyle giderse
şayet Erdoğan daha partinin başındayken AK Parti yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya. Çünkü parti içindeki hep söylüyoruz “AKP’li bir güruh” partiyi bitirmeye
artık ciddi ciddi niyetlenmiş, el altından verdikleri sakat taktiklere parti
tavanını ikna etmek suretiyle bunu adım adım gerçekleştirmekteler.
Cumhurbaşkanı da bunu görmüş olmalı ki seçim akşamı balkona sadece eşi Emine Erdoğan’la
çıkarak kabinede ve parti içinde değişim olacağının ilk sinyallerini verdi.
Ancak bir değişim olacaksa bunun çok kapsamlı bir şekilde yapılması gerektiği
açık. Çünkü seçmenin sandıkta verdiği mesaj “kökten öze doğru bir değişim”
olması gerektiği mesajı benim anladığım. Mesela AK Partili Yasin Aktay’ın
söylediği şu söz çok önemli “Liderin karizması hala yerli yerinde, taptaze ve
canlı. Ancak onu izleyenler artık bu karizmaya inanmaktan ziyade o karizmadan
faydalanmanın telaşına düşmüşlerdir”. İşte hem o karizmadan yaralanmak isteyen
AKP’lilerin, hem metal yorgunluğunu atamamış kitlenin partiden tasfiye
edilmesi, temizlenmesi şart. AK Parti içinde bulunduğu vahim durumdan ancak bu
şekilde kurtulabilir.
İttifakın kazananı MHP

31 Mart seçimlerinin kağıt üzerindeki kazananı Cumhur
İttifakı olabilir, fakat Cumhur İttifakı içindeki kazananı MHP olmuştur. Çünkü
genelde yanlış bir strateji yürütmesine ve Mersin ve Adana gibi kendi açısından
önemli yerleri kaybetmesine rağmen AK Partili seçmenin memnun olmadığı yerlerde
alternatif konumunda olduğu için AK Parti’den aldığı bazı belediyelerle kendi
seçmeninin gözünde tolore edilebilir bir sonuç elde etmiştir. Yani 24 Haziran’da
olduğu gibi 31 Mart’ta da Cumhur İttifakı MHP’ye kazandırdı. Bu tabii aynı
zamanda Cumhur İttifakı’nın AK Parti açısından devam etmesi için de bir neden
oluşturdu. Şimdi AK Parti adına bir seçim yapma zamanı. Acaba bu şekilde
pansuman tedavilerle gidip daha fazla kan kaybetmeyi ve yok olmayı göze alarak
devam mı edecek, yoksa köklü ve uzaklaştığı özüne dönüşü sağlayacak kalıcı bir
anlayış ve kadro değişikliğiyle yeni ve taze bir oluşum olma özelliğini
koruyabilecek mi? Sorunun cevabını elbette önümüzdeki süreci bekleyip yaşayarak
göreceğiz.
Muhammet YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder