27 Şubat 2019 Çarşamba

Politik Eksen: Taktik Partisi DSP



TAKTİK PARTİSİ DSP

Futbolda “pilot takım” denilen bir uygulama var biliyorsunuz. Bunlar, büyük takımların oyuncu yetiştirmek için bünyelerinde kurdukları, alt liglerde faaliyet gösteren ve prosedür gereği en fazla bünyelerindeki takımın bir altındaki lige kadar çıkabilen takımlar. Siyasette de “pilot parti” diye bir uygulama var herhalde. Ama fark şu ki siyasette üst ya da alt klasman diye bir şey yok. İşte benzer bir ilişki sol zihniyeti temsil eden iki partide var. Biri şuanda solun en büyük temsilcisi konumunda olan Cumhuriyet Halk Partisi(CHP), diğeri de 80 darbesi sonrası Bülent-Rahşan Ecevit çiftinin kurduğu Demokratik Sol Parti(DSP). İlk genel başkanı Rahşan Ecevit’tir çünkü eşi Bülent Ecevit’e darbe sonrası siyasi yasak konulmuştu. Araştırdığınız zaman Demokratik Sol Parti’nin tarihinin İsmet İnönü zamanına kadar uzandığını görürsünüz. Ama benim bu iki partiyle ilgili merak ettiğim mesele başka. Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyasete başlayıp CHP’nin daha sonra milletvekili yahut belediye başkanlığına aday göstermediği bazı isimler Demokratik Sol Parti’den aday oluyor, sonra seçilirse de seçilmezse de CHP’ye geçiyor. Bu yönüyle DSP, yıllarca CHP’nin taktik partisi olarak anıldı ve kamuoyunda “yavru CHP” olarak tasvir edildi. Örnekler üzerinden gidelim; CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Ordu Milletvekili Seyit Torun ve CHP Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı ve yeni dönem Başkan Adayı Yılmaz Büyükerşen. Büyükerşen siyasete DSP’de başladı, Torun da CHP’de başlayıp DSP’ye gitti, belediye başkanı seçildikten birkaç yıl sonra da CHP’ye geçtiler. Aslında gayet nizami bir durum. Fakat o dönem nizami görülen bu durum şimdilerde biraz farklı. 31 Mart yerel seçimlerinde CHP’nin aday göstermediği bazı isimler yine DSP’den aday gösterildi, CHP lideri Kılıçdaroğlu ve kurmaylarından “Bu etik bir sorun” tarzı açıklamalar geldi adaylara dönük. Soruyorum o halde zamanında nizami görülen bu durum neden şimdi etik bir sorun teşkil etmektedir?

Endişe taşıyorlar

CHP’liler tavan veya taban fark etmeksizin belli etmiyorlar ama oyların bölünebileceği endişesini taşıyorlar. Zaten kim olsa belli etmek istemez. Çünkü gerek Mustafa Sarıgül gerekse de Dr. Handan Toprak Benli ve onlar gibi yıllarca CHP rozetiyle görev yapıp, sonra istifa ederek başka bir partiden aday olan pek çok eski CHP’li yeni DSP’li adayın hali hazırda faal oldukları bu yerlerde belli bir oy potansiyeli var. DSP lideri Önder Aksakal hafta içi yaptığı açıklamalarda “Her CHP’den istifa edeni kabul etmedik, oyları bölmek niyetinde olsak gelen her CHP’liyi kabul ederdik” dedi. Buradan anlaşılan o ki adaylar belirlenirken belli ilkeler göz önünde bulundurulmuş. İnandırıcılığı tartışılır fakat söz konusu adaylar için etik sorun teşkil ediyor söylemi bence yersiz. Çünkü CHP’nin geçmiş durumlarıyla çelişiyor bu söylem. Büyükerşen ve Torun örneğinde olduğu gibi.

Medyaya ne demeli?

Tabii işin bir de medya boyutu var. DSP’nin CHP oylarını bölebileceği ihtimali medyayı da harekete geçirdi. Özellikle iktidara yakın medya, DSP kurmaylarının ifade ettiği üzere daha önce kapısının önünden bile geçmedikleri DSP Genel Merkezi’ne adeta altın bulmuşçasına hücum ettiler. Önder Aksakal o taraftan pek çok yayın organına verdiği demeçlerde ve en son aday tanıtım toplantısında çok sert bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’yi hedef aldı. Bu durum şöyle bir iddiayı gündeme getirdi; acaba Demokratik Sol Parti, Cumhur İttifakı’nın sol parti eksikliğini mi giderdi? Düz mantıkla evet gibi görünebilir fakat belki de Cumhuriyet Halk Partisi’nin çizgisinden saptığını düşündüğü için bunları söylemiş de olabilir. Bu bir dezavantaj bana kalırsa. Çünkü sol kesimin en başından beri sevmediği bir mecraya demeç vermek karşı tarafa koz vereceği gibi tabanın partiye olan güvenini de sarsabilir. Muhalifler ve kendilerine tarafsız diyen medya da o DSP’lileri ilkesiz siyaset yapmakla itham ediyor. Bu bakış açısı da bence yanlış. Çünkü yeni DSP’li adayların yerlerine gösterilen adayları yetersiz bulduğu için başka partiden tekrar aday gösterilmeyi istemiş olmaları ihtimalini de düşünmemiz lazım. Ben DSP’nin bu seçimlerin sonucunu doğrudan etkileyecek en büyük etkenlerden biri olabileceği düşünüyorum. İyi anlatabilirler ve sol seçmeni kendilerine çekmeyi başarırlarsa tabii. Ve emin olun az öncekilerden daha absürt durumları da gördük ve hala da görüyoruz. Onun için diyorum ki bu kazan 31 Mart’a kadar daha çok su kaldıracak.

Muhammet YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder