HERKES AYRI BİR KAFADA
31 Mart yerel seçimlerine iki aydan geriye doğru saymaya başladık. Partiler seçim çalışmalarını hızla sürdürmekte. Ancak kafalarda bazı soru işaretleri var. Acaba seçimler doğru ve nitelikli bir şekilde yürütülebiliyor mu? Seçim öncesi oluşan siyasi ortam ne kadar sağlıklı? Veya halk bu seçimleri ne kadar önemsiyor? Bunlara ve daha fazla cevap bekleyen soruları bugüne kadar yaşanan gelişmeler ışığında bir bakalım. Millet olarak belki de en fazla seçim yaşamış ülke bizizdir. Genç bir yazar olarak ben de çok seçim gördüm ama günün birinde ülkemizdeki siyasetin bu derece basitleşip tek tipleşeceğini açıkçası hiç düşünmedim. Peki neden? Bunun aslında bakarsanız pek çok sebebi var, bazılarını isterseniz sıralayalım. Bir, bugün ülkemizdeki siyaseti besleyen ana unsur partililer arasındaki kavga, sataşma ve polemikler. İki, sorunlara çözüm üretilmiyor aksine sorunun üzerine yeni sorunlar ekleniyor. Üç, halka hizmeti tam anlamıyla görev bilen siyasi oluşum ve siyasi kimlikler var fakat sayısı yok denecek kadar azaldı. Olanlar da arada kaynamamak için ya mevcut konjonktüre ayak uydurup o nitelikli kimliklerini zamanla kaybediyorlar ya da niteliksiz siyasetçilerin türlü oyun ve entrikalarıyla kaybolup gidiyorlar. Ve biz yine böyle bir ortamda beş yılda yedinci seçime gidiyoruz. Çok enteresan ve anormal bir durum. Öyle ki şuan hali hazırda ülkedeki çoğunluğa sahip, kurulduğunda samimiyeti, gönüle girmeyi ve hizmet etmeyi dava bilmiş iktidar partisi ve onun genel başkanı -aynı zamanda Cumhurbaşkanı- Recep Tayyip Erdoğan bile artık vazgeçilmez konumda değil. Ama hala alternatifsiz konumda gibi görünmesi iktidarda rehaveti artırıyor ister istemez. Çünkü muhalefet şu süreçte iktidarın zayıflamasını belli alanlarda algıyı yönlendirerek bazı açıkları iyi değerlendirdi ama ötesine gidemedi. Kemal Kılıçdaroğlu yıllardır CHP koltuğunda ama CHP’yi getirdiği nokta tartışılır. Aynı şey İYİ Parti ile Meral Akşener, MHP ile Devlet Bahçeli ve diğer partiler için de geçerli. Herkes ayrı bir kafada anlayacağınız.
Halkın derdi başka

İşin özeti esasında Türkiye’de nitelikli siyasetin yapılmadığı ve sağlıklı bir seçim ve siyasi zeminin olmadığıdır. Yönetenler ve onlara muhalefet edenlerdeki bu durum doğal olarak halka da olumsuz sirayet ediyor. Şuanda halk seçimden çok geçim derdinde ki bunu son yazımızda yine ifade etmiştik. Cumhur İttifakı bunu bir türlü kabullenmek istemiyor ama gerçek bu. Biraz halka kulak verdikleri takdirde bunu onlar da göreceklerdir. Muhalefet iktidarın bazı açıklarını rahat görebiliyor ama onlarda da birlik olgusu zayıf. Adaylar konusunda geç kalındı, tartışmalar yaşandı. Yönetim anlamında bir beceriksizlik var tam olarak stratejik anlamda doğru adımlar atmıyorlar. Ama polemiklere karşı manevrayı ustaca yaptıkları da bir gerçek. Ayrıca üç büyükşehirin adayları iyi bir görüntü veriyor gibi. 31 Mart seçimlerini kendi özelinde ayrıca tartışacağız ama önden bunları belirtmek yerinde olacaktır. Dolayısıyla milli meseleleri seçime alet etmek, tartışmalar üzerinden yürümek her iki tarafa eksi puan olarak dönecektir. Halk bu seçimlerde ıspanak fiyatına hangi aday müdahale edebilir, İstanbul’un trafik sorununa kim artık çözüm bulabilir, Ordu’da kim fındığı tüccarın oyuncağı olmaktan kurtarır vs. buna bakıyor. Meselenin özü derdi zaten bekadan başka olan halkla kim bütünleşirse o, yerelde halkı yöneten taraf olacak. Oldu ki hiç kimse bunları yapmadı; işte o zaman da kim parti ideolojisini doğru anlatırsa benim düşüncem odur ki halk yaşadığı ili ve ilçeyi yönetme hakkını ona verecek. Vatan, Millet, Sakarya edebiyatı yapan yahut kavga edip polemiklerle uğraşana değil.
Muhammet YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder