17 Mart 2025 Pazartesi
Sportif: "Bu Forma Benim Yüzüm" Diyorsan...
28 Eylül 2024 Cumartesi
Sportif: Maç Olduğundan Haberleri Var Mıydı?
MAÇ OLDUĞUNDAN HABERLERİ VAR MIYDI?
Hatipoğlu’nun olayı çamur at izi kalsın mı?
Kral çıplak
Muhammet YILMAZ
3 Mayıs 2024 Cuma
Politik Eksen: Acilen Normalleşme
ACİLEN NORMALLEŞME
Siyasetin normalleşmesi gerek çünkü;
Siyaset bir ülkedeki
her şeyin can damarı. Bir ülkede her şeyi siyaset şekillendirir. Bu bağlamda
değerlendirirsek; 14-28 Mayıs seçimleriyle halkın bir kez daha şans verdiği
mevcut AK Parti iktidarına aslında parti olarak aldığı oyla bir kez daha vekil
sayısını düşürerek bir uyarıda bulunmuştu. Fakat AK Parti’nin yeni politika
üretmek konusunda zayıf kaldığı 31 Mart seçimlerinde gösterilen sarı kartla ancak
görüldü. Vatandaş 14-28 Mayıs tercihini de 31 Mart 2019 ile 14 Mayıs 2023 arasındaki
süreçte muhalefetin gelecek açısından güven vermeyen siyasetinden hareketle
kullandı. Yani CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in deyimiyle tam bir denge
mekanizması sağlanmış oldu. Bu açıdan baktığımızda son derece akıllı bir seçmen
kitlemiz var. Bilenler bilir ben muhalefeti 14 Mayıs öncesi ve sonrası ne kadar
sert eleştirdim, sadece Kemal Kılıçdaroğlu yerine Özgür Özel’in değişmesini yeterli
bulmadım. Ve yerel seçime giden noktada strateji bağlamında da bence muhalefet
iyi bir süreç yönetimi ortaya koymadı, baktığımızda iktidarda nispeten bir
toparlanma vardı bence süreç bakımından iyi bir strateji izlenmişti ancak genel
politikalar bağlamında CHP’nin dile getirmiş olduğu ekonomik problemler insanın
canına tak edecek boyuta gelmişti. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mitinglerinde
dediği gibi “Yine biz çözeriz, hallederiz”lerle artık siyaset yürümüyor,
yürümeyecek. Halk bu haklılığını muhalefete de bir şans verip artık iktidarı
değiştirebileceğine yönelik bir irade koyarak gösterdi. Nitekim bunun ilk
işaretlerini görmekteyiz. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in partisinin 31 Mart
başarısı sonrası verdiği sıcak mesajlar sonrası Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmesi ve genel olarak iyimser mesajlar
çıkması gelecek adına umut veren gelişmeler. Devamının gelmesi şart.
Ekonominin normalleşmesi gerek çünkü;
Siyasetten sonra
en önemli konu ekonomi. Hem devlet için hem vatandaş için şu anda en önemli
konu diyebiliriz. Son dönemde uygulanan ekonomi politikalarındaki kimi
çelişkiler, pandemiyle çevremizde patlak veren savaşlar gibi küresel krizlerle birleşince
içinden çıkılamaz bir sorun haline geldi. Hükümet destek olduğunu belirtmesine
rağmen tarım ve hayvancılıkta giderek artan maliyetlerle üretimin azalması
hatta kimi yerlerde durma noktasına gelmesi ekonomide bir şeylerin ters
gittiğinin en belirgin göstergelerinden sadece biri. Enflasyonun son dönemde fırlamasıyla
fırsatçılık vs. sebepleri yan yana koyduğumuz zaman hayat pahalılığının
artması, buna mukabil asgari ücrette sürekli bir zam istenmesi, memur ve emekli
maaşlarında istenen zamların yapılamaması ekonomideki durumun insanları artık
bıktırdığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Ekonomistler şu anda nispeten
doğru adımların atıldığı yönünde görüş bildiriyor ancak biz vatandaşa yansıyan
bir durum henüz göremedik. Tamam, bu belki uzun vadeli bir süreç olacak ama
kısa vadede o doğru olduğu iddia edilen politikalardan kısa vadede vatandaş
yararına bir şeyler görmemiz lazım.
Hayatın normalleşmesi gerek çünkü;
Siyaset ve
ekonomi insanların hayatını şekillendiren başat unsurlardır. İnsanların ferdi
yaşantısındaki ruh halini bu iki unsur belirler. Şu anda genel olarak
baktığımızda pek çok kesimde uzun zamandır süre gelen bir memnuniyetsizlik, bir
huzursuzluk, buna bağlı olarak bitmeyi bir tarafa bırakın dalga dalga yayılan
bir isyan var. İşte emeklilerin, dar gelirlilerin, işçilerin durumu ortada.
Haklarından asgari düzeyde olsa bile mahrum bırakıldıklarını düşünüyorlar ve bunu
siyasi iktidara yüklüyorlar doğal olarak, buna acil çözüm bulunması şart. Diğer
taraftan savunma sanayide orada burada yerlilik millilik artıyor fakat terör sorunumuz
ciddiyetini koruyor. Savunma sanayinin bu kadar gelişip terörün varlığını aynı
ölçüde koruyabilmesi ilginç bir durum. Öte yandan 1 Mayıs’larda son dönemde
gelişen olaylardan ötürü işçiyi emekçiyi konuşacağımıza Taksim’de o oldu,
şurada böyle bir olay çıktı gibi şeyler duyuyoruz. Olan işçiye, emekçiye ve
olanları haber vermeye çalışan basın mensuplarına oluyor. Özgürlük bağlamında
da artık en azından asgari düzeyde gereken zeminin oluşturulması gerektiğini de
görmekteyiz.
Bütün bu maddeler
ışığında ana fikir olarak şunu ifade etmem gerekir ki her şey başta söylemiş
olduğum noktaya çıkıyor. Yani genel olarak bir normalleşmeye ihtiyacımız var. Bunun
için önümüzde ciddi bir yol var ve fırsatlar belirdi. Değerlendirilmesi
herkesin yararına olacaktır. Ki bunları zaman içerisinde ayrı başlık olarak da yeri
geldikçe konuşacağız.
Muhammet YILMAZ
8 Mart 2024 Cuma
Yaşamın İçinden: Başımızın Üzerinde
BAŞIMIZIN ÜZERİNDE
Bilincimizi güçlendireceğiz
Şimdi bütün bu genel kanıların ardından karnemize bir bakmak gerekirse hiç de iç açıcı şeyler söylemek mümkün değil. Bütün ifade ettiklerime rağmen bugün kimi noktalarda kadına verdiğimiz değer konusunda bilincimizin zayıfladığı bir gerçek. Bu durum bir erkek olarak benim de canımı yakıyor. Neden her yıl kadın cinayetlerinde artış yaşıyoruz? Neden erkek terörü denen bir kavram ortaya çıktı ve silinmiyor? Bakınız 2023 yılında 315 kadın cinayete kurban gitmiş Türkiye’de. Üstelik neden, çoğu özgür bir şekilde kendi hayatına yön vermek istediği için. Bu bir terördür mutlaka önüne geçmemiz, kendimize bir çekidüzen vermemiz gerektiği aşikar. Eski Türk devletlerinden tutun Osmanlı’ya hatta Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bugünlerine kadar hemen her noktada yeri çok müstesna olan kadınımızı daha farklı şekillerde konuşmak ve başımızın üzerinde tuttuğumuzu göstermek için bilincimizin zayıfladığı yerleri ya güçlendireceğiz ya güçlendireceğiz. Medeni toplum olduğumuzu göstermenin en önemli şartlarından biri hiç şüphesiz budur.
Hukuktaki caydırıcılık artmalı
Toplum olarak kadınımıza verdiğimiz güçlendirmekte yapmamız gereken olduğu gibi devletin de üzerine düşenleri yapmakta daha kararlı olması gerekiyor. Mesela hukukta caydırıcılık noktasında neler yapıyoruz? KADES gibi önemli bir uygulama var ancak her seferinde söylediğim şu iyi hal indirimini başta kadın cinayetleri olmak üzere pek çok alanda kaldırmayı düşünmemiz gerekiyor. Dernekler bilinci artırmak için daha aktif çalışmalar yapmalı. Ben artık Münevver Karabulut, Özgecan Aslan, Şule Çet, Helin Palandöken, Emine Bulut gibi örnekleri her seferinde konuşmak istemiyorum. Kadınlarımızı iyilik ve güzelliklerle daha çok anmayı istiyorum. Unutmayın sadece 8 Mart olarak kabul ettiğimiz bir gün değil her gün kadınlar günüdür. Ve yine Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözüyle bitirelim “Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır” Günümüz kutlu olsun.