19 Mart 2023 Pazar

Yaşamın İçinden: Dünyayı Kadın Güzelleştirir

DÜNYAYI KADIN GÜZELLEŞTİRİR

Kimine göre geç kaldım gibi duruyor böylesi bir yazı için. Malum o ki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü üzerinden 10 günü aşkın bir zaman geçti. Ancak benim vermek istediğim mesaj bağlamında tam da olay burada başlıyor. Neden 8 Mart değil de başka bir gün? Çünkü bana göre sadece bir gün, yani sadece 8 Mart değil her gün kadınlar günüdür. Bundan önceki yıllarda 8 Mart’a özgü yazdığım yazılarda ve yaptığım yayınlarda kadının gerek dünyadaki bütün toplumlar için gerekse bizim toplumumuz için ne kadar önemli olduğunu tarihi olaylar ve güncel gelişmelere de bağlamak suretiyle vurguladım. O yüzden tekrara girmeyeceğim. Ben burada genel olarak inandığım bir kanıyı vurgulamak istiyorum ki o da şudur; dünyayı kadın güzelleştirir. Çünkü bir defa Yüce Allah onu bu şekilde yaratmıştır. Her şeyden önce kadına verilen son derece zor ama kutsal bir vazife olan “annelik” bile bence tek başına bu dünyadaki insan hayatını tek başına açıklamaya yeter de artar bile. Hepimiz bir annenin karnından çıkmak suretiyle doğmadık mı? Evet; doğduk, büyüdük, yetiştirildik. Ve günün sonunda yetişkin (olgun ve aklı başında) bir erkek, aşk dediğimiz olguyla mutluluk ve düzenin hakim olmasını istediği hayatını bir kadınla birleştiriyor. Demem o ki kadın hayatın her yerinde var. Bir yere mutluluğu, düzeni, disiplini yine kadın getirir ki kurala, kaideye, nizami düzene bağlı bir bireyseniz bundan mutluluk duyarsınız. Kadın dünyayı şekillendirendir çünkü her şeyden önce beyni bu şekilde çalışır. Detay odaklıdır, hafızası kuvvetlidir, her şeyi düşünebilir. Bir erkek olarak hangimiz bekâr hayatında her şeyi eksiksiz yaşıyoruz diyebiliriz? Diyemeyiz çünkü bizim beynimiz sonuca odaklı. Fark da burada zaten. Bir örnekle destekleyelim anlattıklarımızı. İki farklı sesten oluşan bir düet müzik ya da bir müziği önce bir kadın sanatçıdan sonra erkek sanatçıdan dinlediğinizi düşünün; hangisi sizi daha çok cezbediyor? Ya da bir anlatıyı bir erkekten mi, bir kadından dinlemek mi daha etkili? Cevap muhtemelen kadından yana olacaktır çünkü kadın dünyadaki naiflik ve zarifliğin vücut bulmuş halidir. Onun için kadın güzelleştirir. Hayattaki her erkeğin tamamlayıcısı bir kadındır. Buna mukabil tam da bu yüzden aşk, evlilik gibi olgular bir gerçekliktir.

Kalıplaşmış akımlar yerine özgün olgular


Şimdi diyebilirsiniz ki kendi cinsiyetini hiç mi sevmiyorsun? Hayır, erkek olmak bir suç değil bir gururdur adam gibi yaşadığın sürece. Kadın yapısı itibarıyla erkekten çok daha zor vazifelere sahiptir bu yüzden kıymetli bir yerde olmalıdır. Türk toplumu olarak bu konuya ayrı bir özen göstermemiz gerektiğini duyarlı her vatandaş gibi ben de yeri geldikçe söylüyorum. Tarihten bugüne geldiğimiz süreçte kadının bizdeki yeri hep müstesna bir konumda olmuştur. Dolayısıyla böylesi bir düşünceyle değer yargıları çerçevesinde kadına bakışımızı şekillendirsek emin olun hayatı çok daha güzel noktalara getirebiliriz. Aslında tam da bu noktada biraz da kadın örgütlenmelerine vazife düşüyor. Bizim Avrupa’da ortaya çıkmış, kalıplaşmış kimi akımlar yerine bizim tarihten gelen öğretilerimizi ve değer yargılarımızı esas alarak özgün olguları topluma sunma gayretinde olmalı.



Karşılıklı bir anlayış


İfade etmek istediklerimi biraz daha açmak gerekirse;  ana fikir olarak söyleyeceğim şudur kadını her haliyle sevmeliyiz. Din, yaşayış biçimi, kıyafet, saç vs. bakmadan her kadını baş tacı etmek erkek için bir sorumluluktur. O erkek ki kadını ezmeyecek, kıymet verecek. Aynı şekilde kadın da erkekle olan ilişkisini kendini çok üst bir konumda görmeden o saygı çerçevesinde yürütmesi sağlıklı, mutlu, huzurlu bir aile ve toplum yapısının reçetesi bana kalırsa. Karşılıklı bir anlayışla herkes olması gerektiği durmayı bilmeli, bilmiyorsa öğrenmeli. Bakınız tarihi öğretiler dedim; edebiyatımızın büyük şair ve yazarlarından Ziya Gökalp, “Eski ırkların hiçbiri kadınlara Türkler kadar hak vermemiş ve saygı göstermemiştir” demiş. Peki Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne diyor, “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” Bu anlayışı kıstas kabul edip yaşayana dünya her zaman mutlu bir yer olacaktır.


Muhammet YILMAZ

12 Mart 2023 Pazar

Politik Eksen: Akşener Ne İstedi, Ne Aldı?

AKŞENER NE İSTEDİ, NE ALDI?

6’lı Masa’da son iki-üç gün deyim yerindeyse tam bir tiyatroya sahne oldu.  Depremle dönmek isterdik fakat bu konu da geleceğimizin belirlenmesi bağlamında sıcak ve önemli bir gelişme olduğu için gündemimize öncelik olarak bu konuyu aldım. Neler oldu peki, aslında herkesin konuştuğu malumun ilanı oldu. Bir süredir üstü kapalı bir şekilde bir rekabetin sürdüğü masada CHP’lilerin beklediği ve istediği oldu. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, son derece şahin mesajlar vererek ayrıldığı masaya birtakım şartlarla ikna edilmek suretiyle geri döndürüldü ve Millet İttifakı ortak adayı da Kemal Kılıçdaroğlu olarak açıklandı. Tabii uzunca bir süredir konuşulan, yazılan, çizilen ama 6’lı Masa bileşenlerinin her seferinde yalanladığı ve tozpembe bir tablo çizdiği muhalefet cephesinde neyin ne olduğu şu iki-üç günde iyice ayyuka çıktı. Çıkaran da Akşener oldu. Peki şimdi herkes şunu sorguluyor; acaba İYİ Parti hakikaten masaya dönerken gönüllü bir şekilde mi döndü yoksa başka çıkar yolu mu kalmadığına mı inandı veya da gerçekten arabulucu olarak otelde görüştükleri liderleri Akşener’in çağrısına karşılık parti ve lider sadakatlerini bildiren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın bir şekilde formül bulunmak suretiyle yönetime katılması ve buradan yönetimi domine etme gibi bir çabaya girişebileceği düşüncesinde mi? Ortada görünen tablo Meral Akşener’in pek de gönüllü bir girişimle masada tekrar yer aldığı görüşünü bana vermiyor. Pek çok gazeteciden buna benzer görüşler geliyor. Kılıçdaroğlu’nun aday olarak açıklandığı sırada herkesin dikkat çektiği Akşener’in yüzünün asık olduğu ve sürekli gözlerini başka yerlere kaçırmaya çalıştığı detayı ve onun öncesinde verilen şahin mesajlar, atılıp silinen tweetler, sonrasında İYİ Parti’den sınırlı sayıda destek mesajı gelmesi bunun kanıtları diyebilirim.

Bu tiyatroya gerek var mıydı?

Ortada görünen durum tam bir tiyatro. Resmen milletin aklıyla oynamak suretiyle başta kendi seçmenleri olmak üzere tüm Türkiye ile dalga geçtiler bana kalırsa. Madem Meral Hanım günün sonunda veresiye bir hesapla bile Kemal Bey’in cumhurbaşkanı adaylığına razı olacaktı neden iki üç gün millete son derece ciddi bir konuda suni bir tiyatro izlettiniz, buna gerek var mıydı? Hem de deprem faciasının zihinlerdeki yaraları hâlâ zihinlerde çok diri iken. Başka zamanda olsaydık bunu farklı farklı siyasi veçheleriyle yorumlardık ama işi bu noktaya getirdikten sonra ötesinde bir şey yazmayı istemiyorum. Deprem bölgesinde canının derdinde olan vatandaşa saygısızlık olur.

Aldım verdim ben seni yendim

Gerek CHP açısından gerekse de Kemal Kılıçdaroğlu açısından İYİ Parti ile Meral Akşener’i düşürdüğü duruma baktığımızda klişeleşmiş bir ifade kendisini çok net belli ediyor; aldım, verdim, ben seni yendim. Kılıçdaroğlu alttan alta mesajlarla yolunu yaptığı başkan adaylığını aldı, Akşener’e gönlü olsun diye iki belediye başkanını gönderip istediğinde cumhurbaşkanı yardımcısı yapabileceği ihtimalini verdi, grup toplantısında da durumu ülkücü damara bağlayıp “Biz hallettik” gibi bir söylemle aslında ülkücülüğü zan altında bırakmak suretiyle açıkladı ve o kanadı da alt etti. Hayırlı uğurlu olsun, herkesin ifade ettiği gibi demokratik bir haktır adaylık. Bu uğurda göze aldığı riskleri, feda ettiği birtakım değerlerin karşılığını verebilecek mi, göreceğiz.

Muhammet YILMAZ