BİR GECE ANSIZIN YAZILMIŞ DESTAN


Bu ülkenin öyle fedakâr ve vatanperver kahramanları
varmış ki biz onları ancak o gece gördük, o gece fark ettik. Aslında üzerine
program yapılması gereken bir konu fakat ofis stüdyolarımızdaki yeniden
yapılandırma çalışmaları yeni bitti o yüzden bir süredir YouTube kanalında
program yapmadık, ancak yeni bölümlerimiz gelecek. Kaldı ki 15 Temmuz destansı
direnişi üzerine ne kadar program yapılsa, ne kadar köşe yazısı yahut kitap yazılsa
bence az gelir. Bir gece ansızın yazılmış bir kahramanlık destanından
bahsediyoruz. Ve bu destanın kahramanı bir kişi değil, binlerce kişiden oluşmuş
bir topluluk. Vatanına, devletine bağlı bir millet. Türkiye 15 Temmuz’da
isimsiz kahramanlarını gördü ve fark etti, “Ben yalnız başına bir devlet
değilim. Benim arkamda bana sadık milyonlar var” dedi. Bugünü gerçekten çok iyi
okumamız ve anlatmamız gerek. Yarınların tarih kitaplarına girecek bu tarihi
olayı asla ve asla küçümsememeliyiz. Türk tarihinde ilk kez bir askeri darbe
girişimi başarıya ulaşması engellendi, ordunun içindeki fitnecilerin yönetime
el koyma planları bu vatan uğruna canını veren şehitlerimiz ve tankların altına
yatan gazilerimiz sayesinde özgürlüğümüze ket vurulamadı. Hep söylüyoruz; “Darbeler
Türkiye’yi 20 sene geriye götürdü” diye, Her darbeyle ülkede birçok taş
yerinden oynatıldı, o oynatılan taşlar kimi zaman iç savaş belirtisi bile
gösterdi. Büyüklerimiz daha iyi bilirler, 12 Eylül 1980 askeri darbesi ve 28
Şubat 1997’de başlayıp kaynaklarda dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in
ağzından ifade edilmiş bilgilere göre 2009’a kadar kararları uygulandığı iddia
edilen postmodern darbe dönemindeki yaşanmışlıkları. İmam-Hatip liseleri için
katsayı engeli, başörtüsü yasağı benim izlediğim darbe belgesellerinden aklımda
kalan yalnızca ikisi. Kim bilir o alçaklar bu darbeyi yapsaydı Türkiye’de neler
yaşanacaktı? Tahmin etmeye çalışmak bile korkutucu.
Anlamadan
konuşmak
O gece bütün olan bitenin açıkça görülmesi ve bilinmesine
rağmen birilerinin ısrarlı bir şekilde bu olaydan devleti yönetenleri sorumlu
tutma çabası var. Dün Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun
Erdoğan’a yönelik suçlayıcı ifadeleri bir kez daha ana muhalefetin 15 Temmuz’u
anlamadığına delalet eder nitelikteydi. Öyle ki Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ı darbeden haberi olup o gece Marmaris’e kaçıp saklanmakla suçlamış.
Sayın Kılıçdaroğlu bana kalırsa önce 15 Temmuz gecesi nasıl tankların önünden
rahatça geçip gittiğini, sonra ülke savaş alanına dönüp millet boğazda,
belediyede, TBMM’de, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, TRT’de orada burada vs.
vatan derdindeyken, nasıl dönemin Bakırköy Belediye Başkanı’nın evinde
saklandığını açıklasın. Neden kontrollü, darbe, tiyatro vb. ifadeleri
kullandınız sayın Kılıçdaroğlu? Kaç yıldır cevabını vermekten imtina ettiğiniz bu
soruları cevaplamadan bu ülkenin Cumhurbaşkanı hakkında bu şekilde
konuşamazsınız kimse kusura bakmasın.
Yakışmayan
duruş
Dayanağı olmayan söylemlerle sahte gündem oluşturmaya
çalışıp akıl oyunlarıyla zihin bulandırmaya çalışıyor Kemal Kılıçdaroğlu. 15
Temmuz gibi hassas bir değer karşısında doğru ve mantıklı bir duruş
sergileyemedi. Hâlâ da asi durmakla çok büyük bir yanlış yapmakta. OHAL’in ilan
edildiği 20 Temmuz’u darbe gibi gören ama 15 Temmuz’u saray ve millet olarak
ayrıştıran Kılıçdaroğlu, hangi amaca hizmet etmeye çalışıyor anlayamıyorum. Lâkin
çok yanlış bir yolda olduğu ortada. Bir ana muhalefet partisi liderine, hele
Atatürk’ün kurduğu partinin liderine bu duruş hiç ama hiç yakışmıyor. Keşke
bunları söylememiş olsaydı. Birliğimiz bozulmamalı. Biz farklı görüşleri iç içe
yaşayabilen, milli meselelerde vatanı hep birlikte müdafaa anlayışında olan bir
toplum olmalıyız. 15 Temmuz bize bunu öğretmeli.