28 Kasım 2019 Perşembe

Politik Eksen: İhale Turan'ın Üzerine Mi Kalacak?


İHALE TURAN’IN ÜZERİNE Mİ KALACAK?

Son yaşanan gazetecilik skandalı küçük büyük, yerel ulusal bütün gazetecilere ders olacak nitelikte bir olay. Sözcü yazarı Rahmi Turan’dan bahsediyorum elbette. Türkiye’nin ana muhalefet partisinin itibarını durduk yerde olmayacak bir konuma düşürdü. Turan ve arkasında daha kim varsa. Talat Atilla’dır, Kemal Kılıçdaroğlu’dur, başkasıdır bilemem. Ama bu işi Rahmi Turan’ın tek başına yapmadığı açık. Organize bir kumpas söz konusu. Muharrem İnce de aynen böyle söylüyor. Bana kalırsa Rahmi Turan burada kullanılan kişi durumunda lakin bu kadar da ucuz olmamalı hiçbir şey. Kaldı ki kaynağım dediği kişi de bir gazeteci. O da ısrarla “Kaynağımı açıklamam, CHP’li bir isimden aldım Kılıçdaroğlu’na da doğrulattım” diyor. Neden kendisi yayınlamadı o zaman? Uyanık olmak lazım. Rahmi Turan bunları hiç düşünmemiş mi? Muharrem İnce’yi açıkladı söz konusu asparagas haberin muhataplarınca net bir şekilde delilli ispatlı yalanlanmasının ardından Turan. Ama Muharrem İnce de net bir şekilde yalanladı. Amaç neydi gerçekten merak ediyorum. Cumhurbaşkanı’nı Yüce Divan’da yargılatıp indirecek zemini hazırlayalım o arada Muharrem İnce’yi de aradan çıkartalım diye düşündü yapan kişiler. Bu isimler ancak CHP’nin içinde yuvalanmış fitneciler olabilir. Ve net bir yalanlama bir tek o kanattan gelmedi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu suskun. Haber kendisine sorulduğunda “Doğrudur, şaşırmadım” diyor ama görüştüğünü bildiği isimleri hem kamuoyuna açıklamıyor hem de bu isimler hakkında gereğini yapmıyor. Nerede bu Kılıçdaroğlu’nun bildiği gizemli kişi? Neden Kemal Kılıçdaroğlu açıklamıyor? Nasıl bir pranga var ayağında? Israrla ‘Saray kumpası’ diyerek bu işin içinden sıyrılmaya çalışmak çok ucuz bir manevra. CHP ilk anlarda bel bağladığı sonrasında Cumhurbaşkanı’na havale etmeye çalıştığı bu kuru iftiranın sorumlularını araştırmaktan geri durmamalı. Bakın iddia iktidardan ya da ona yakın gazetecilerden gelmiyor iddia muhalif gazetecilerden çıktı. Öyle olsaydı iktidar ve Cumhurbaşkanı bu olayda zan altında kalacak ilk özneler olurdu. Herkes kendi sahasında top çevirmeye devam ediyor. Peki ne olacak? İhale yalnızca Rahmi Turan’ın ve Talat Atilla’nın üzerine mi kalacak? CHP lideri arkasına sığındığı ve Cumhurbaşkanı ile AK Parti’yi zan altında bıraktığıyla mı kalacak? Ne yazık ki evet, öyle olacak ve bir şekilde üstü örtülecek. Ve gerçekler herkesin bildiği sırlar olarak kalmaya devam edecek.

Uyuyan devi uyandırdılar

Rahmi Turan ve Talat Atilla’nın hatta Kemal Kılıçdaroğlu’nun amacı neydi bilmiyorum ancak şu bir gerçek Muharrem İnce’nin adını bu işe karıştırarak uyuyan devi uyandırdılar. Halbuki hatalarından ders alıp iktidar olmak için hazırda da bir umut doğmuşken çalışması gereken bir ana muhalefet böylesi gereksiz meselelerle gündemi meşgul etmeye çalışıyor. Üst üste yapılan hatalar zinciri ileride CHP adına hiç de iyiye işaret değil. Müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP kurmayları ısrarla işin ardında saray var diyor ancak delilsiz ispatsız sadece konuşuyorlar. Bence bu mesele uzatmadan kapatılmalı ve CHP kendi içinden çıkan bu mesnetsiz iddianın müsebbiblerini araştırarak bulmalı ve temizlemeli. Rahmi Turan özrünü diledi Talat Atilla ısrarını sürdürüyor. Varsa böyle bir çete temizlensin. Yoksa Muharrem İnce’nin dediği gibi bugün İnce’ye yapılan kumpas yarın Kılıçdaroğlu’na da yapılır.

Kılıçdaroğlu gereğini yapmalı

Türkiye’nin ana muhalefet partisinin içine düştüğü acınası durumu hakikaten büyük bir üzüntüyle takip ediyorum. Ben önceden de CHP’nin durumunu çok tasvip etmezdim lakin şimdi Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin CHP’yi düşürdüğü durumu kendi tabanının bile onaylamaması gerekiyor. Tekrar söylüyorum bu işin içinden ‘Saray kumpası, istihbarat oyunu’ diyerek çıkmaya çalışmak ucuz bir manevra. Gereğini yapacak kişi burada Genel Başkan Kılıçdaroğlu ve CHP üst yönetimidir. Eğer yapmayacaklarsa da daha fazla konuşup başka yerleri ve kişileri yok yere zan altında bırakmasınlar. Siyaset daha fazla kirlenmesin.

Muhammet YILMAZ

6 Kasım 2019 Çarşamba

Politik Eksen: Zam Varsa Demek Ki Sorun Da Var


ZAM VARSA DEMEK Kİ SORUN DA VAR

Ekonomi üzerine yazmayalı uzun zaman oldu. Sağda solda çok konuşuldu, tartışıldı fakat burada zaman ayıramadık başka konuları konuşacağız diye. Yerel yönetimlerden genel yönetime kadar son günlerde zam haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Elektriğe zam, ulaşıma zam veya vergilerdeki çeşitliliğin artması gibi... Bakınız en son konaklama vergisi adıyla yeni bir vergi daha vatandaşın omzuna yüklendi. Bütün bunlara rağmen hali hazırda nasıl ekonomi iyi diyebiliyorsunuz? Görünen verilere göre enflasyon tek hanede, ama halkın enflasyonu görünenin çok daha ötesinde. Esas sorun gizlenmek suretiyle şeffaflık ilkesi ihlal ediliyor. Yakın çevremde ben ekonomiyle ilgili sorunları dile getirdiğimde devletin ekonomisinde sorun yokmuş gibi görünse de, halkı ekonomisinde sorun var dediğim zaman aldığım cevap şu; herkesin altında son model araba var. Ya da herkes teknolojiye yetişmek istediği için ekonomi kötüymüş gibi gösteriliyor. İçimizde böylesi fırsatı ganimete çevirmek isteyen art niyetliler yok değil. Fakat ekonominin nasıl iyi olduğu sorusunu bu tezlere dayanarak açıklamak da yeterli değil. Yukarıda ifade ettim elektriğe, suya zam yapılıp vergi çeşitlendirmesi artıyor. Zam varsa demek ki sorun da var. Dolayısıyla ekonomide iyiye gitmiyoruz. Bu durumu düzeltmek yerine “Büyüme oranımız artıyor, cari açık fazla veriyor, ithalat azalıp ihracat artıyor” edebiyatlarını yapmak hakkaniyet mantalitesine aykırı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ekonomi konusunda daha ciddi olması, sağdan soldan, vatandaştan yükselen seslere kulak tıkamaması gerekiyor. En basitinden düşünelim; enflasyon yüzde 9 olarak açıklandı öyle değil mi? Resmi rakamlar bunlar ama ne kadar gerçeği yansıttığı şüpheli. Çünkü sağdan soldan zam haberleri yağıyor, neden? Açıklayabilen var mı? Devletten gelen açıklamaları kimse takmıyor çünkü yaşanan gerçeklikten uzak, tamamen soyut bahanelere dayandırılmış. Bu iş oraya buraya kulak tıkayıp tavsiyeleri dinlemeden kendi bildiğini okumakla olacak iş değil. Devlet ciddiyetine yakışı bir tavır sergilenmeli.

Ezberden mi konuşuyorlar?

Söylenen şey şu; devamlı olarak ekonomimiz büyüyor, gelişiyor, dış ticaret açığı ve ithalat azalırken ihracat artıyor, ve de cari açıkta fazla veriyoruz Bakan Albayrak’a göre. Resmi kaynaktan gelen bu bilgiler normalde herkesin kabul edeceği bilgiler olmalı. Yani yaşanmışlıkla aktarılan arasında bir çelişki var. Neden? Ekonomi konusunda bir şeyler ters gidiyor diyen, bunları kanıtlarıyla ortaya dökenler kendi kafasında haber kurup, sonra kurgulayıp planlamak suretiyle yapıyor, ezberden mi konuşuyor? Söylediğim gerçekten çok uzak ama bunları böyle kabul eden yok değil. Kuru kuruya felaket tellallığı da doğru değil. Herkes çevresine bir bakmalı ondan sonra konuşmalı.

Sırada neyin vergisi var?

Vergi çeşitlendirmesinden bahsetmiştim. Bakınız en son konaklama vergisi diye bir vergi daha çıkarıldı. Artık konaklamadan bile vergiye tabi tutuluyor vatandaş. Yeni yılla birlikte hazırdaki harç ve vergilerde de artışa gidilecek. Sırada neyin vergisi var? Ne kaldı geriye? Bakınız bir aile minimum iki üç kişiden oluşuyor çocuk dikkate alındığında. O ailede geçimin sağlanması için en az bir kişi çalışmak durumunda. Bir kişinin maaşı bir evi geçindirmeye ancak yetiyor bütün faktörler göz önüne alındığında. Bir de dar gelirli vatandaşı aileyi düşünelim. Onlar bu imkanın yarısına ya sahip ya da değil. Ne yapacaklar? Önerisi olan var mı bu insanların yeni düzenlemeye karşı alacağı tedbirlerle ilgili? Harcamaları kısacaklarsa nereye kadar? Dolayısıyla ekonomideki bu devlet-halk uyumsuzluğunun teşhisini doğru koymak tedavisini  de ona göre yapmak şart. Benim ekonomik bilgim bu kadarına yetiyor daha fazla bilgisi olan varsa buyursun açıklasın, karşı tezi varsa da söylesin ona göre doğru yanlış nedir çözmüş olalım.

Muhammet YILMAZ