BARIŞ VE GÜVENLİK İÇİN
AKILCI ÇÖZÜMLER

Sınırımızdaki terör
tehdidine karşı güvenliğimizi sağlamak amacıyla yapılan Barış Pınarı Harekatı
ve sonrasında yapılan ABD ile yapılan harekata 120 saat ara verme mutabakatı
ile devamında Rusya ile yapılan Soçi Mutabakatı, askeri müdahalenin
diplomasiyle istediğimizi almak adına kısa vadede işe yaradığını gösteriyor.
ABD Başkanı Donald Trump, isabetsiz ve birbirini tutmayan söylemleriyle yapmaya
çalıştığı caydırma planları boşa çıkınca B planını devreye sokarak kurmaylarıyla
sorunu kendi lehine çevirmeye çalıştı. Ancak sadece 120 saat ara verdirebildi.
Kendisi ateşkes dedi fakat Rusya ile anlaşma olmasaydı harekat daha kararlı
biçimde kaldığı yerden devam edecekti. Bu alanda Trump’ın yapabileceği son şey
yaptırım uygulamak olacaktı. Ancak Türkiye’nin Suriye’deki diğer aktör Rusya
ile yaptığı anlaşma stratejik açıdan ne kadar doğru bir hamle yaptığını bir kez
daha göstermiş oldu. Barış ve güvenlik
için akılcı çözümler üretilerek yeni bir gerginliğin doğuracağı olumsuzlukların
önüne geçildi. Kısa vadede başarılı olduk diyebiliriz bu noktada. Ancak süreç
hali hazırda bitmedi, sağda solda YPG/PKK’lı teröristlerin Suriye Rejimi ile
anlaştıkları ve onların kılığında terörden temizlenen bölgelere tekrar nüfuz
edebileceği dillendiriliyor. Türkiye buna karşın tavrını net bir şekilde ortaya
koymuş durumda. Lakin yetmez, güvenli bölgeyi çok iyi bir şekilde denetim
altında tutmamız gerek. Suriye’de Esad’ı destekleyen Rusya’nın da bu konuda
bize destek olacağını düşünüyorum. O açıdan ABD’nin iki dakikada bir değişen
tavrına karşılık şu aşamada Rusya ile mutabakat isabetli oldu diyebiliriz.
Ancak temkinli olmakta fayda var. Zira fazla yüz vermek geçmişte olduğu gibi
her manada bize pahalıya mal olabilir.
CHP’nin amacı ne?
Gelelim Barış Pınarı
Harekatı ve sonrasındaki diplomatik sürece ilişkin iç değerlendirmelere. Hemen
hemen herkes harekat başladığında herkes tek yürek olmuş, ülkemizin bu
operasyonu başarıyla tamamlamasını istiyordu. Gel gelelim siyasi olarak
tavırlarda birtakım değişmeler söz konusu. Kimde derseniz CHP’de. CHP olmadık
konuları kaşımak suretiyle nihai neticeye balta vurmaya çalışıyor gibi.
Trump’ın gönderdiği hakaret mektubunu fazlaca dert etmişler. Bakınız devlet
yöneticiliği bazı şeyleri sezdirmeden yapmayı ya da başka şekilde yollar
bulmayı gerektirir. ABD Başkanı Trump’a esasında Barış Pınarı Harekatının
neticesi ve Soçi mutabakatı ile cevap verildi. Yani illa sözlü bir tepki
vermemiz mi lazım? Gerçek milli duruş bu şekilde mi sağlanır? Lafla peynir
gemisi yürümüyor icraatle konuşmak lazım.
Yedi soruda ne var?
Çok enteresandır CHP’nin
Barış Pınarı Harekatı öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a itafen hazırladığı ve
bizzat genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzıyla verilmiş yedi soruluk bir
belge vardı. Sorular elbette Suriye ile ilgili Türkiye’nin politikalarını
sorgulamak amacıyla yazılmış bir önerge niteliği taşıyordu. CHP’nin sosyal
medya hesabından yayınlanan bu fahri önergeyle ilgili, yanda resmi var, pekala
kabul edilebilir noktalar var. Politikalarda sorgulama yapılabilir lakin sanki
harekatı ABD’nin baskısıyla sınırlandırıyormuş gibi bir algı oluşturmaya
çalışmak yanlış. Bakınız seçim ve sonrasından bu yana CHP’de nedendir AK Parti
ve Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden hep bir algı çalışması var. CHP’li dostlarım
arkadaşlarım bana katılmayabilir ama ben kendi gördüğümü söylüyorum. Ülkesini
seven siyasi oluşum ve siyasi figür, zor zamanda birlik mesajı verir, kendi
görüşlerine ket vurmak suretiyle bir ve beraber olmayı seçer. Dolayısıyla Barış
Pınarı ve sonrasındaki süreçte ülkenin iyiliğini düşünüyorsa ana muhalefet
partisi bu tip çalışmalardan uzak durmalı. Destek olunması gereken yerde destek
eleştirilmesi gereken yerde, kamu yarar zarar gibi istisnai durumlar hariç,
rencide etmeden eleştirip daha iyi öneriyi kendisi sunmalı. Önce acımasızca eleştirip
sonra “Biz gülelim, barış ve demokrasi istiyoruz, kardeşlikten yanayız” diyerek
üste çıkmaya çalışmak, özellikle milli meseleler söz konusuysa yapılmamalı,
hassas davranılmalı.
Muhammet YILMAZ