YİNE AYNI OYUN AYNI SENARYO
Evet; yeni
bir heyecan, yeni duygular ve yeni gelişmeler ışığında yepyeni bir maceraya
“Kırmızı Alan” adını verdiğim internet mecrasında yeniden başlıyorum. Yeniden
diyorum çünkü bilmeyenler için kısaca ifade etmek gerekirse birkaç ay öncesine
kadar yine aynı isimle kurmuş olduğum blog mecrasında yazıyordum. O zaman ilk
tecrübeydi, dolayısıyla bugün daha yetkin, profesyonele daha yakın, daha
anlaşılabilir ve sindirilebilir yazılarla karşınızda olacağım. İnsanı ve halkı
merkeze alacak, herhangi bir grup ya da ideolojiye yakın değerlendirmeler yapmayacağım.
Bugün gündemin en sıcak başlığını değerlendirmeye alıyorum. Yani Venezuela’daki
post-modern darbe girişimini. Amerika Birleşik Devletleri’nin petrol zengini ve
daha çok Türkiye dostu ülkelere yıllardır uyguladığı bu oyun aynı senaryoyla
şimdi yeniden kurgulanmak isteniyor. Öncelikle şunu belirteyim, CIA
Venezuela’daki meşru Maduro hükümetini devirmek istediğini açıkça ilan etmişti
bütün dünyaya. Ve bir sivil darbe için ciddi çalışmalar yürütmekteydi. Hakeza
ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’da bu çalışmalara destek veriyordu. Bugün
görüldü ki bu çalışmalar son aşamaya taşınmış, iş oldubittiye getirilmeye
uğraşılıyor. Muhalefet lideri ve Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido kendini
“geçici başkan” ilan etti, ABD ve müttefikleri hemen onu tanıdığını açıkladı. Tabii
karşısında(veya karşılarında) şimdi sadece Venezuela yok. Türkiye olarak biz,
Meksika, Bolivya ve Rusya Amerika’nın Venezuela’ya olası bir askeri
müdahalesine karşı çıktılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca Maduro’yu aradı ve
desteklerini iletti. Bu gelişmeler ABD’yi bu hukuksuz ve meşru olmayan yoldan
döndürür mü bilinmez, fakat bir gerçeği buradan bir kez daha vurgulamak lazım.
Dünya, yeni bir savaşın eşiğine doğru hızla gitmekte. Daha doğrusu dünyayı
yöneten kirli ve kanlı eller tarafından savaşa götürülmekte. Sıcak mıdır soğuk
mudur veya zamanı uzak mıdır yakın mıdır bilemem, kimse bilemez esas olarak ama
bir savaş olacak gibi duruyor. En azından yaşanan gelişmeler bu ihtimalin biraz
daha güçlendiğini gösteriyor. Ve şuan bana kalırsa artçı sarsıntıları
izliyoruz.
Demokrasi
darbeyle gelmez
Gelelim
konunu önemli bir noktasını tartışmaya açmaya. Aslında tartışma falan denmez
çünkü dünya üzerinde pek çok insan bu konuda hem fikir olacaktır. Ben de
düşünmekteyim ki o da şu, demokrasi darbeyle gelmez. Bunun geçmişte sayısız örneğini
gördük. Birkaç örneği aktaralım; 12 Eylül 1980’de Kenan Evren ve silah
arkadaşlarının orduyu kışkırtması sonucu “Bayrak Harekatı” kod adıyla Türkiye’de
yeni bir askeri darbe gerçekleşti(27 Mayıs 1960 bundan önceki askeri darbeydi
hatırlarsanız). Sonrasında yaşanan süreçte Türkiye’ye demokrasi geldi mi? Tabii
ki de hayır. Sıkıyönetim ilan edildi, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümsüz
kılındı, parti yöneticileri tutuklandı veya sürgün edildi, bazıları idam edildi
vs… Yine Amerika geçmişte Irak’a girdi, Afganistan ve Suudi Arabistan’da
darbelerin gerçekleşmesine ön ayak oldu. Aynı şekilde Kuzey Afrika’da Mısır,
Libya ve Tunus en sonunda Suriye… Özetle demokrasi geldi mi darbe olunca ya da
dışardan askeri müdahale olunca? Gelmedi. Dolayısıyla tarihin tekerrür etmesi
durumu söz konusu. Başkan Trump Amerika’yı o eski darbeye veya askeri
müdahalelere zemmin hazırlayan günlerine döndürmek istiyor anlaşılan. Ancak
saydığım örnekler doğrultusunda şu sonucu çıkarabiliriz ki en kötü demokrasi en
iyi darbe yönetiminden iyidir. Bizi memnun etmese bile.
Muhammet YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder