MHP
Genel Başkanı Devlet Bahçeli son zamanlarda çok kez söylüyor. Cumhurbaşkanı
Erdoğan da her gittiği ilde katıldığı programların yarısından fazlasında
yaptığı konuşmalarda üstüne basa basa vurguluyor. Elbette “beka sorunu”
ifadesinden bahsediyorum. Herkes düşünüyor bu cümleyi duyduğunda. Bana öyle
geliyor izlediğim okuduğum haberleri bir vatandaş gözüyle empati yapmak
suretiyle takip ediyorum. Yani gazeteci olarak değerlendirmekle kalmıyor, bir
de vatandaşın gözünden olaya bakmaya çalışıyorum. Düşünüyor vatandaş ve soruyor
“neden beka sorunu, nasıl, niçin veya kim için beka sorunu”? Haberleri gördükçe
çözüyorsunuz aslında. Ben de çözdüm esas itibarıyla, ilerleyen bölümde
geleceğim bu soruların cevabına ama önce beka sorunu ifadesinin içini bir
dolduralım. Ya da aslını açıklayalım demek daha doğru olur. Türkiye’de sahiden
bir beka sorunu var. Tabii ki de bunun merkez üssü şuanda Güney sınırımızda.
Suriye’de Amerika, Rusya gibi çıkarcı güçler tarafından uzun yıllardır
sürdürülen kumar artık daha ileri bir boyuta taşındı. Eskiden PKK adlı bir
terör sorunumuz vardı zaten. Bugün her ne kadar gücünü belli oranda kaybetmiş
olsa da hala var. Ama PKK’ya ek olarak oyunu uzatmak için şimdi PYD/YPG, DAEŞ
gibi birden fazla güdümlü terör örgütü de varlık gösteriyor bölgede. Güdümlü
diyorum çünkü bunlar birileri tarafından beslenmek suretiyle ayakta durabilen,
meydan okuyup operasyon yapabilen örgütler. PYD/YPG adlı terör örgütü ve
uzantısı olarak faaliyet gösteren, ismi değiştirilmiş şekilde karşımıza çıkan
DSG’nin Amerika Birleşik Devletleri tarafından açıkça desteklendiğini zaten
biliyoruz. Açıkça silah yardımı yapıldığına çok kez şahit olduk ve daha da
olacağız gibi görünüyor ilerleyen süreçte. Sadece bu da değil, Türkiye ekonomik
olarak da yoğun saldırı altında. Dolar ve Euro kuru üzerinden gerçekleştirilen
saldırılarda, özellikle rahip Andrew Brunson’ın serbest bırakılması sürecinde,
Türk ekonomisi büyük zarar gördü. Şimdi durum düzeltilmeye çalışılıyor fakat alınan
yaralar şuana kadar tedavi edilemedi. Halk bu süre zarfında ciddi zarar gördü
ve görmeye de devam ediyor. İşte beka sorununun aslından kasıt budur.
Prestij
meselesi
Şimdi
beka sorununun bize ve vatandaşa nasıl lanse ettirildiğine bakalım. Başta da
söyledim bu konu, MHP lideri Bahçeli ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
konuşmalarında çok sık söz ettiği bir konu. Bana kalırsa bu konu onlar için
partilerinin, hükümetin, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sistemi’nin prestijiyle alakalı bir mesele. Neden? Çünkü beka sorunu tanımı
önümüzdeki 31 Mart yerel seçimlerine bağlanmak suretiyle Cumhur İttifakı
partilerinin liderlerince kullanılıyor. Seçimlerde iki partinin ayrı ayrı
ve/veya ittifak olarak alacakları olası kötü bir sonuç veya seçimi kaybetmek,
iç siyasette onların yapmış olduğu reform, icraat vb. konuları tartışmalı hale
getirecek. En başta da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni tabii. Onların
penceresinden bakarsak durum bu. Muharrem İnce, seçimler için beka sorunu
ifadesinin kullanımını Bahçeli’ye itafen “zeka sorunu” olarak nitelemek
suretiyle eleştirmişti. İnce kendi penceresinden bakıldığında haklı. Sadece
söyleyiş tarzı biraz kaba orası ayrı bir konu. Seçimler için “Vatan, Millet,
Sakarya” durumları esasında yeni bir şey değil. 16 Nisan öncesine kadar genel
veya yerel seçim yahut referandum fark etmeksizin her zaman partiler ve
zihniyetler ön planda tutulmuş, adaylar geri planda kalmıştır. Olayı yansız
olarak yerel seçim özelinde tartışırsak beka sorunu tanımını kullanmak bana
yanlış ve saçma geliyor. Bunun gibi hepimizin milli davası olan konular seçim
malzemesi yapılmamalıdır. Gelgelelim ki bugün öyle bir siyasi ortam oluşturuldu
ki Türkiye’de, birlik denen kavramı duyamaz olduk. Sertin de ötesi bir ortam
oluştu. Bunun sorumlusu da bence iktidar olmaya talip, sözü geçen, tanınmış
bütün siyasi partiler ve onların içinde yer alan bütün aktörlerdir. Ve biz
seçimi konuşuyoruz her seferinde fakat halkın gündemi siyasetten emin olun çok
çok daha farklı ve ayrı. Nedir halkın derdi derseniz geçim. Halkın geçim sıkıntısına
çare olacak bir siyasi oluşum yok şuan Türkiye’de. Sanırım bir süre daha da
gelmeyecek gibi görünüyor. İlerleyen yazılarda bu konuyu daha detaylı
değerlendireceğiz.
Muhammet YILMAZ